13.BÖLÜM

5K 212 6
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹

Savaş'tan

Oğlumu bulup onun elinden kurtarabilirdim ama yerdeki kızın hayatı benim elimdeydi. Kararım kesin ve netti.

Yağmur'u yerden kaldırıp kucağıma aldığımda hızlı adımlarla oturma odasına girdim. Koltuğun üstüne yavaş bir şekilde onu bırakıp, cebimden telefonumu çıkardım. Rehbere girip, rehberde Duru'yu aramaya başladım. Duru, bizim aile doktorumuzdu. Duru'yu rehberde iki dakika sonra buldum ve arama butonuna bastım. Sakin olmaya çalışıyordum. Ama başarısız oluyordum. Siktiğim hayatın siktiğim belalılarının hepsi beni buluyor, birde bu yetmezmiş gibi saf bir kızı bu işin içine buluyordum.

"Alo." Duru'nun sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp konuşmaya odaklandım.
"Alo Duru, sana acilen ihtiyacım var."
"Ne oldu? Hayırdır." Dedi sesi az öncekine göre endişelenmiş gibiydi. "Soru sorma çabuk gel." Dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Telefonu koltuğun üzerine koyduktan sonra Yağmur'un yanına gidip onun kafasını kaldırdım ve dizime yatırdım. Ellerine deydiğimde elleri buz gibiydi. Nabzını kontrol ettiğimde atıyordu. Derin bir nefes aldım, rahatladım ve kafamı geriye doğru attım.

Neredeyse on dakika sonra kapı zili çaldı ve yavaş bir şekilde kalkıp başını çok hareket ettirmeden koltuğa bırkatım. Koşarak kapıyı açtığımda Duru'nun endişelendiği her halinden belliydi.

Yağmur'dan

Gözlerimi açtığımda Savaş'ın beni bir bıçak gibi kesen gözleri ile karşılaştım. Kalkmaya çalıştığımda başımın zonkladığını fark ettim ama çok belli etmemeye çalıştım.

Etrafa şöyle bir göz gezdirdiğimde ne o kız, ne Uraz, ne de o sarışın oğlan vardı.
Bir dakika bir dakika.
Ne yani,o sürtük,Uraz'ı alıp gitti mi? Bu kadar basit miydi bir çocuğu kaçırmak? İç sesim kontrolü kaybetmişçesine çemkirmeye başladı.

Bunların hepsi senin suçun! Eğer sen biraz daha dikkatli olup uraz'ı korumuş olsaydın,uraz şimdi seninle birlikte olup,savaş'ın yüzü güler olurdu!

İç ses her zamanki gibi haklıydı. Bunların hepsi benim suçumdu. Bunların hepsi benim yüzümdendi. İç sesim beni azarladıkça boğazıma bir yumruk oturttu ve gözlerime yağmur bulutları çöktü.

Tabiki haklıyım. Ne zaman haksız olduğumu gördün ki? Sen dağınık,paramparça olan bir aileyi atomlarına böldün. Her zaman ki yine formunu koruyor,başarıdan başarıya koşuyorsun. Bravo!

"Hepsi benim yüzümden" dedim düşündüklerimi isteksizce söyleyerek. Elime yattığım yastığı alıp yüzüme kapattım. Hıçkıra hıçkıra gözlerimden yağmur bulutlarının damlaları yağmaya başladı. Yağmur göz yaşlarım, gök gürültüsü, hıçkırıklarımdı. Bu gök gürültümü en iyi gizleyecek olan şey yastıktı sanırım.
Beynimde "Hepsi senin yüzünden oldu." Kelimesi yankılanırken kalbim bu kelime ile param parça oluyordu. Yağmur şiddetlenirken, ağlama sesim biraz daha artmıştı. Kimse yokmuşçasına ağlıyordum.

Boğazım,acıdığı için ses tellerim tahriş olmuş ve sesim gidip geliyordu ağlarken. Bir çocuğun kaçırılıp götürülmesine ben sebep olmuştum bu yüzden boğazımın ağrısı pekte umrumda değildi. Yüzümü biraz daha yastığa bastırmak için yastığı kavrayıp yüzümü yastığa gömdüm.
Bir kuvvet, elimle sıkıca tuttuğum yastığı tek seferde çekip bir kenara attı. Gözlerimi açtığımda karşımda duranını Savaş olduğunu fark ettim. Gözlerini üzerime dikmiş, sol elini bana uzatmış bekliyordu. Elini tutmamı istiyordu. Öyle yaptımda. Elini tuttuğumda beni kendine çekiti. Ellerini belime doladı. Bende onun göğsüne. Yoğun kahve kokusu, bulutlarımın arasındaki gerginliği dindirmiş, gök gürültüsü kesmişti fakat yaşlarımı dindirmeye gücü yetmemişti. Başımı onun boynuna gömdüm ve sessiz bir şekilde yağmurumun yağmasına izin verdim. Damlalarım onun tenine değiyor sanra kazağına geliyordu. Başını eğip kulağıma fıldadı. "Sakinleş, bu benim hatamdı. Kendini suçlamayı bırak! Ağlamak bir şeyi değiştirmiyor." Sesi net çıkmıştı.

Ellerimi göğsunden çekip göz yaşlarımı sildim. Ellerimi tekrar göğsu ile birleştirdim ve derin bir nefes alıp sankin olmaya çalıştım. Beynimden
"Hepsi senin yüzünden oldu." Kelimesini atmaya çalıştım ve gözlerimi kapattım. Savaş beni kendine biraz daha çektiğinde aramızdaki boşluğu kapattı ve
"Rahatla ve bu suçu kendi üzerine yükleme." Dedi fısıldayarak. Bu çok özel ve romantik bir andı, farkındaydım fakat sol bacağıma bir bıçak saplanmış gibi bir ağrı girmişti.

"Aah. Bacağım. Bacağım acıyor." Dediğimde yüzü iki saniye baktıktan sonra eğilip, beni kucağına aldı. İki adım ilerisindeki koltuğa oturup ikimizde susup gözlerimizin içine baktık. "Bunların hepsi benim suçum. Eğer düşmeseydim bunların hiç biri olmayacaktı ve Uraz yanımızda olacaktı."dedim sesim üzgün ve çatallaşmış bir şekilde çıkıyordu.

"Daha kaç kere söylemem ve ya söyletmen gerekiyor?" sesi ciddi çıkmıştı. Mesaj alınmış, susmuştum. Ellerini belime dolayıp beni kendine çekti. Ellerimi göğsüne yaslayıp başımı göğsüne yerleştirdim ve sustum. Yarım saate yakın ikimizde konuşmadık. Savaş sağ elini yüzüme yerleştirip ona bakmamı sağladı. "Nasılsın?" Sesi normal ama birazda içinde endişe barındırıyordu. "Başım biraz ağrıyor ve bacağım ayakta kalınca acıyor." Dedim kısık sesle. Savaş ellerini bacaklarımdan geçirdi ve ayağa kalkıp benide kucağına aldı. Ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. En iyisi önüme durmasıydı.

Savaş yavaş adımlarla merdivenlerden çıkıp odasına götürdü. Ortam hiç olmadığı kadar sessizdi. Savaş odanın kapısını açtı ve yatağa ilerleyip beni yavaş şekilde yatağa bırakıp odadan çıktı. Telefonumu cebimden çıkartıp saate baktığımda saat 22:04'tü. Telefonumu yatağın yanındaki komodine bıraktım.

Kıyafetlerime şöyle bir göz gezdirdiğimde yatmak için hiçte uygun değildi. Kıyafetlerimi değiştirmem gerekiyordu.
Kapının açılma sesi ile Savaş elindeki haplar, su ve pijamalarım dikkatimi çekmişti. Pijamalarımı nereden bulmuştu? Bavulumu karıştırmış olamazdı değil mi? Evet bavulumu karıştırmıştı.

Elindeki suyu ve hapları uzatıp, diğer elindeki pijamalarımı yanıma bıraktı. "Haplarını iç ve üstünü değiştir. Çabuk ol!" Cümlesini bitirdikten sonra banyoya girdi. Düşündüm ve ilk önce üstümü değiştirmemin en mantıklı olabileceğini anladım. İlk önce üstümdeki kazağımı çıkardım ve hızlıca Savaş'ın getirdiği toz pembe rambo atletimi giydim. Yavaş bir şekilde pantalonumun düğmelerini açtım ve bacağımı acıtmamaya çalışarak pantalonumu çıkardım. Yanımda duran diz kapağımın bir karış üstünde olan şortumu hızlı bir şekilde giydim. Ben giyindikten neredeyse beş dakika sonra Savaş banyodan çıktı ve yanımda doğru ilerkeyip giydiğim kıyafetlerimi aldı. Kıyafetlerimi, çalışma sandalyesinin üstüne bırakıp yanıma tekrar geldi. Ayağa kalkıp yatak örtüsünü açtım ve buz gibi olan yatağa yattım. Oda ışığı kapatıp yattı. Ona doğru döndüm ve gözlerimi gözlerine diktim. Zaten oda beni izliyormuş.

Yatağın içinde iyice üşümüş, tesbih böceği gibi katlanmıştım. Savaş üşüdüğümü anlayacaktı ki kollarını bel boşluğuma dolayıp beni kendine çekti. Başım dudağına yakın, burnu saçlarımı kokuluyordu.
"Üşümüşsün."dedi,dudakları alnıma değiyordu. Sesi yataktan daha soğuktu ama haberi yoktu.

Nefes aldığımda kahve kokusu yoğundu fakat, sigara kokusu burnuma daha yoğun geliyordu. Sanırım Uraz'ın yokluğu sanırım Savaş'a baya koymuştu.

"Uraz'ı tekrar yanına almayı düşünüyor musun?" Sesim gayet üzgün çıkmıştı,onun sesi ise gayet sert." Benim elimden, benim olanı kimse olamaz. Buna sende dahil." Söylediği cümleyi idrak ettikten sonra yanaklarıma sıcak kanın hücum edişini hissettim.

Başımı yukarıya doğru hafif kaldırdıktan sonra gözlerimi gözleri ile buluşturdum. Şaka yapıyor olmalı diye düşündüğümde bunun ihtimalinin çok az olacağını anladım. "Ne yani ben senin miyim?" Hiç bir şey söylemedi. Belindeki elini çenemle kenetleyip dudağımı dudağı ile birleştirdi. Öpüşleri sert ama yavaştı. Ona karşılık vermemle beraber öpüşü biraz daha hızlandı ve diğer eli ile sağ bacağıma narin dokunuşlarını sergiledi. Bir kaç dakika sonra ellerini bacağımdan çekmeden belime getirdi ve beni kendine kenetledi. Dudaklarını çekmekdi ama konuşmadı da.

Nefes alış veriş düzenim bozulmuş. Sanki yüz metre koşturmuşlar gibi yorulmuştum. Tekrar dudaklarını birleştirip öptü ve fısıldayarak, "Cevabı aldın mı?"

=>=>=> DEVAM EDECEK=>=>=>

Yeni kitabım yayımda!
Bakarsanız çok sevinirim.

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin