12.Bölüm
"Şarkı bitti."
Belki temizleyebilirsem kirli gözlerimi
Aşkı görebilirim...
Sana koşabilirim..."
AŞKIN
Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Bu hayata gelirken elimize tutturulan senaryoları dokuz ay boyunca ezberliyoruz. Ne zaman kendimizi rollerimize hazır hissedersek o zaman doğuyoruz.
Dizilerin, yüzüncü veya iki yüzüncü bölümünü kutladıkları gibi her yıl değişen yaşlarımızı kutluyoruz. 1 yaş, 6 yaş, 16 yaş, 66 yaş... Bu böyle sürüyor gidiyor. Hiçbirimiz bu rutini bozmayı denemiyoruz. Çünkü maskelerimiz sadece yüzümüze değil, benliğimize yapışmış bir şekilde.
Beden olarak 18, akıl olarak 15, ruh olarak 99 yaşında olmaktan gurur duyuyorum. Deneyimlerimden asla pişman olmadım. Her yaptığım şeyin bana bir getirisi vardı çünkü. Hayattan geride kalmadım. Hep dövüştüm hayatla. Bana çok şey yaşattığı için... Deneyimlerimiz, yaşanmışlıklarımız asla yaşımızla orantılı olamazdı. Ve kimse bunu aksini ispatlayamaz.
Yine de hayatı yenmek adına bana verilen senaryoyu yırtıp kenara attım. Kimse bana yol çizemezdi. Kimsenin ayak izi benimki gibi değildi ve ben bu yüzden kimsenin bıraktığı izden yürüyemezdim.
Kendi izimi yaratmalıydım, bir yol çizmeliydim koşabileceğim. Hayatın bu saçma düzenini bozmalıydım. Bu yüzden iki hafta erken doğmuştum ya, neyse...
Tesadüf denen şeyden her zaman nefret ettim. İnsanlar, kendi olanaklarını sağlamalılardı. Tüm saflığıyla, iyi niyetiyle denemelilerdi.
Ensar'ı ilk gördüğüm andan beri bana tüm iyiliğiyle geldiğini düşünmüştüm. Yanımda kimseyi istemiyordum. Katildim ben! Kendi bataklığımda batıyordum ve kimse beni kurtaramazdı. Elini uzatan herkes benimle birlikte batardı. Bir süre sonra çırpınmayı da bırakmıştım zaten. Çırpındıkça daha çok gömülüyor insan...
Ensar'ın bana bakışı bana yeni bir ışık yakmıştı. Bana kırılgan bir şeymişim gibi bakması bir anlığına düşünmeme sebep oluyordu. Kirlenmiş gözlerimi temizleyebilirsem belki ona gidebilirdim. Koşabilirdim. Her ne kadar yalnız koşmayı sevsem de, istesem de...
Beni durduran tek bir şey daha vardı. Bir isim vardı.
Kardeşi. Buket.
O gün ona yardım etmemden dolayı mıydı bakışları? O kadar doğal bakan gözleri gerçekten iyi bir rolden mi ibaretti?
Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp bedenime sarıldım. Denizin hafif esintisi tüm bedenimi titretiyordu. Bu kadar açık giyinmezdim ben. Ve böyle de üşümezdim. Eteğimin izin verdiği kadarıyla bacaklarımı kendime çektim. Ayağımdaki topuklulardan kurtulup sahildeki taşların soğukluğunu hissetmek istiyordum.
Karnıma ağrılar girmeye başlamıştı. Kesinlikle yanlış bir seçimdi. Bu kadar kısa olan bu siyah elbiseyi giymemeliydim. Üzerindeki modern cizgiler gerçekten çok hoştu ama rahat değildim.
Ben bu kız değildim!
"Yok artık Aşk!"
Yerimden sıçramamla gözlerimi açtım ve hızla ona çevirdim bakışlarımı. Kalbim çok hızlı atıyordu ve bu tamamen beni korkuttuğu içindi.
Derin bir nefes alıp denize baktım tekrar.
"Ne yapıyorsun ya? Korkuttun!" dedim bir elimi kalbimin üzerine koyarken. Hızlı atarak tüm bedenimi yakmıştı ve şimdi yavaşlamaya başlamıştı. Yanıma oturdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil Serisi 1; Kıyıdaki İki Tekne Masalı
RomanceIssız bir yolda ilerlerken kenarda kuru çalıları fark edersin bazen... Öldüklerini görürsün. Yanından öylece geçmen büyük hata olur. Durur ve dokunursun yumuşak parmak uçlarınla. Belki dağılır küçük hareketinle çiçekler. Eğilir yanlarına açma...