33.Bölüm
"Sonsuza Dek..."AŞKIN
"Kalk. Kalk! Kalk!"
Kelimenin 'Kalk' olduğunu biliyordum ama nedense bana 'Gak!' sesini andırıyordu. Kulağımın dibinde bir sivrisinek vızıldıyormuşçasına elimi salladım. "Git başımdan karga benzeri yaratık!" diye inledim.
"Aaa..."
İşte bunlara bir de martı sesi eklenmişti. "Git başımdan hayvanlar alemi..."diye bağırdım ve sesin geldiği yönün aksine döndüm. Başım zaten ağrıdan kopuyordu. Bir de başımdaki şeyle uğraşamazdım.
"Aşkın. Canım..."
Yanağımı öperek kulağıma fısıldadığında kaçan uykumu kovalamak artık mantıksızdı. Gözlerimi hafifçe aralayarak kulağımın dibindeki yaratığı ittirdim. "Her şeyden önce burası bir kız odası! Ve ben şuan uyumaktayım!" diye bağırarak yatakta doğruldum. Emre de yanımda yatıyordu. Sırıtarak bana bakıyordu.
"Ne var Emre sabah sabah?"diye inledim. Omuz silkti.
"Şuan Berlin'de, Amerika'da, veya herhangi bir yerde sabah olabilir ama Türkiye'de..." saatine baktı."... saat akşam 6:47'yi gösteriyor."dedi. Gözlerimi ve ağzımı aynı anda açarak yataktan fırladım.
"O kadar uyumam imkansız! Şaka yapıyorsun!"dedim. Hızla küçük balkonuma yönelip perdeyi sıyırdım. Güneşin gözlerimi yakmasını beklerken akşamüstü serinliğiyle karşılaştım.
"Ne zaman yalan söyledim?" mırıldanarak yanıma geldiğinde gözlerim istemsiz sokağın başına kaydı. Herhangi bir araba yoktu. O gitmişti...
Üzerime çöken hüzünle odaya geri döndüm. Emre de peşimden geldi. Yorganımı kaldırıp yatağıma girdim.
"Tekrar uyumayacaksın. Değil mi?" dedi Emre inanamazcasına. Omuz silkip yatağıma gömüldüm. Yapacak daha iyi bir şeyim yoktu. Okul yok. Psikolog yok. Ensar... Gözlerimin yanmasıyla sıkıca kapadım. O da yoktu artık. Aferin bana...
"Aşkın!" diyerek yatağımın üzerine atladı ve zıplamaya başladı.
"Emre iyi değilim, git lütfen. Sesin uyumama engel oluyor." dedim. Hala zıplamaya devam ederken onu takmamayı denedim. Sıkılıp gidecekti elbet.
Düşündüğüm gibi oldu ve bir süre sonra yatak sarsılmayı bıraktı. Sonra dolabımın kapağının açılan sesini duydum ama yine de gözlerimi açmadım. Ta ki yüzüme bir şey düşene kadar...
"Git diyorum. Lütfen!"diye bağırdım. O kadar yüksek bağırmıştım ki ses tellerim bozuk çıkan br radyo frekansı gibiydi. Emre bir an irkilip elinde olan elbiseyi sıkarak bana baktı. Boğazım yırtılırcasına acımıştı. Niye bu kadar bağırmıştım ki şimdi?
"Özür dilerim. Ben çok... Kötüyüm."dedim başımı önüme eğerek. Kendimi iyi hissettirmeye çalıştığı belliydi. Benim yaptığım, yapabildiğim tek şey ise çevremdeki herkesi kendimden uzaklaştırmaktı...
Elindeki yeşil, beyaz çiçeklerin bir arada olan baharlık elbisemi omzuna attı ve bana doğru yürüdü. Yatağıma oturup onu daha net görmem için yüzümü kaldırdı.
"Yaşadığın hiçbir şey senin suçun değil. Ama insanlara yardım etmeleri için fırsat vermelisin. Sana yardım etmeye çalışıyorum. Uzun bir süre boyunca yanında olamadım. Ve sen, bu zamanı telafi edebilmem için bana bir şans vermek zorundasın."
Mavi gözlerine bakarken ne kadar değerli bir arkadaşa sahip olduğumu anlıyordum. Emre ne yaparsam yapayım bırakıp gitmiyordu beni. Ona hayran olmamak elde değildi. Ben olsam çoktan 'seninle mi uğraşacağım' der, çeker giderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nesil Serisi 1; Kıyıdaki İki Tekne Masalı
RomanceIssız bir yolda ilerlerken kenarda kuru çalıları fark edersin bazen... Öldüklerini görürsün. Yanından öylece geçmen büyük hata olur. Durur ve dokunursun yumuşak parmak uçlarınla. Belki dağılır küçük hareketinle çiçekler. Eğilir yanlarına açma...