45.Bölüm "Ölümün Ağzından"

275 14 4
                                    

İthaf; Daha yeni tanıştığım ancak çabuk ısındığım arkadaşım İrem'e. İyi ki okulunu değiştirmişsin :) :P

Şarkı; Öykü Gürman ve Badem - DEĞİŞMEM

45.Bölüm
"Ölümün Ağzından"

ÖLÜMÜN AĞZINDAN

     Ne sandınız? Tekrar buluşacağımızı size söylemiştim. Ta, kaç yıl önce... Kız da bunu biliyordu. Buluşacağımız günü sabırsızlıkla bekliyordu.

     Sonra ardından onunla tanıştı; hayatını kurtaran adamla. Size bir hikaye anlatmıştım, hatırlıyor musunuz?

     'Şu anda karşımdaki güzel kız, aynaya bakıyor ve gülümsüyor. O çoktan öldü. Gözlerinde adımı okuyabiliyorum artık. Sadece sıkıldı ve ölümünü belgelemek istiyor. Gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmiyor hayatı. Çünkü, artık hayatta bir rolü olmadığını düşünüyor, biliyor...

     Sokağın başından bir genç beliriyor. Elleri cebinde, omuzlarında ağırlık varmışçasına ilerliyor. Kızla belki yaşıt, belki biraz büyük. İstediğini elde edebileceklerden; karizmatik. Sigarasını dudaklarına götürüyor. Beni hissedermişçesine içine çekiyor dumanı.

     Yanımdan geçiyor. Soğukluğumu hissetmiş olacak ki ceketinin yakasını boynuna çekiyor. Siyah gözlerini kirpiklerinin altından gösteriyor. Çevreye bakınıyor ve görmesi gerekeni buluyor.

     Genç çocuk pencerenin kilidinin açık olduğunu görüyor. Usulca ittiriyor pencereyi, pencere ardına kadar açılıyor. Yarı açık perdeyi kenara itiyor genç çocuk. Bir ayağını pencerenin kenarına koyuyor. Kızın yanına gitmeyi istiyor. Sadece uyurkenki masumiyetini izlemek istiyor.

     Vazgeçiyor ve geri çekiliyor. Karar veriyor; yarın kızla konuşacak. Pencereyi kapatmakla açık bırakmak arasında kalıyor.

     Kızı öldürmek ile hayatta bırakmak arasında savaştığını bilmiyor. Ama bir şeyi biliyor; kız rüzgârlı havayı seviyor.'

     O günün ertesinde kızla konuşmadı. Çünkü konuşmasına fırsat kalmadan kız hastaneye kaldırılmıştı.

     Şimdi iskelenin üzerinde süzülerek bakıyorum; Suyun üzerinde üç kişi var. Çok değil birkaç dakika önce debeleniyorlardı. Uzaktan, bir ailenin geldiğini gördüm. Hızlı olmamın farkındalığıyla ilerleyip denizin üzerindeki esmer adamın ruhunu çözdüm.

     Oradan ayrılırken geriye kalan iki bedene baktım. Onlar için erkendi. Ama elbet zamanı gelecekti. Elbette elime geçecekti ruhları. İleriye, diğer ailenin geldiği yöne baktım. Adam sıkıntılıydı. Buraya gelmeyi istememişti.

     "Ali, çocuklara dikkat et."dedi karısı.

     Katıldım ona. Etrafta ben varken...

ALİ'NİN AĞZINDAN

     "Tamam." deyip çocukların ardından yürüdüm. Küçük oğlum elimden tutarken büyük oğlum ve kızım koşmuşlardı bile.

     "Bakın, su şakaya gelmez. Buranın ne kadar derin olduğunu da biliyorsunuz. Bunu en iyi siz biliyorsunuz."dedim. Lise sonda olan oğlum, henüz lise iki de olan kızım bana bakıp aynı anda baş salladılar. 

     Yüzme turnuvaları yaz sonuna kadar sürecekti. İkisi de kazanmak için sürekli antrenman yapıyordu. Bugün de güneş doğmadan yola çıkıp buraya gelmiştik.

     İskelenin bir yanına kızım, diğer yanına oğlum geçti. Böylece küçük bir kramp durumunda direk iskeleye tutunabileceklerdi. Omzumdaki çantamdan örtüyü çıkarıp kumların üzerine serdim. Dört yaşındaki oğlum üzerine oturup oyuncaklarını aldı çantadan.

     "Baba? Teknelerin yanına gidebilir miyim?"dedi. Kaşlarımı çattım ve ileriye baktım. Denizde kayıklar vardı ama küçük oğlum onların tekne olduğu konusunda ısrarcıydı.

     "Hayır, oğlum. Gidemezsin. Hem onlar kayık. Tekne değil."dedim ve yanına oturdum. Klasiklerden bir kitabımı çıkartıp yanıma koydum.

     "Kayık ya da tekne olduğunu nasıl anlıyorsun baba?"

    "Tekneler daha büyük oluyor. Tekneler daha güçlüdür."

     "Ama bana göre tekneler büyük."

     "Oğlum, kayıklara tekne diyorsun. Teknelere gemi diyorsun. Gemilere yat diyorsun. İstersen bunları büyüdüğünde düşün."dedim ve kitabımı elime aldım. İlk sayfasını açıp önsözü okumaya başladım.

     "Tamam. Ama baba? Ablam ve abim gidiyor?"

     "Onlar büyük. Hem onlar profesyonel yüzücü."dedim. 

     "Pirse-. Pros-. Ne?"dedi. Kelimeyi söyleyememek sinirini bozmuştu anlaşılan. Gülerek oğlumu kucağıma aldım.

     "Profesyonel. Çok iyi bilen, demek. Anne gelsin, o sana söylemeyi öğretir."dedim. Karım arabadan gerekli şeyleri alıncaya kadar onu oyalasam yeterdi.

    "Baba! Abi!"

     Bakışlarım kızımın sesiyle iskeleye döndü. Islak bedeni ve saçlarıyla iskelede diz çökmüştü. Oğlum onun sesiyle iskeleye çıktı. Sudan bir şey çıkardıklarını görünce oğlumu kucağımdan indirip iskeleye yöneldim.

     "Ne oldu?"diye bağırdım. Oğlum ayağa kalktı.

     "Acil ambulansı ara! Boğulma vakası, iki kişi. Üçüncü kişi vurulmuş. Ölü!"dedi. Telefonumu cebimden çıkarıp 112'yi tuşladım.

     İskeleye doğru koştuğumda hattın ucuna bilgileri aktarıyordum.

     "ABC?"dedi oğlum. Kızım abisine baktı.

     "Hava yolu açık. Solunum yok. Dolaşım zayıf."

     "Adam da aynı durumda. 5 tur 30 kalp masajı/2 suni solunum."

      Oğlum, adama suni tenefüs yaparken kızım da sarışın kıza yapıyordu. Yüzmede hem okul takımında, hem de profesyonel oldukları için ilkyardımı biliyorlardı. 

     Adam öksürerek uyandığında hattın ucundaki görevliye bildirdim. Bir ambulans yollanacağını söyledi.

     "Aşkın. Aşkın?"dedi adam. Oğlum adamı omuzlarından destekleyerek kaldırdı.

     "Solunum var. Hastaneye gitmeli."dedi kızım. Ben sadece bakıyordum.

     "Tamam. Sakin olun. O iyi. Adınız nedir?"dedi oğlum.

     "Ensar."

     "Tamam Ensar. Aşkın iyi. Sen iyi misin? En son hatırladığın şey ne?"dedi oğlum.

     "Her şeyi hatırlıyorum. Bana telefon verin."dedi Ensar. Telefonumu emin olamayarak ona uzattım. 

     Hızla bir numara çevirip konuşmaya başladı." Emre. Hemen sahilin ilerisindeki iskeleye geliyorsun. Aşkın iyi değil ve Berk, öldü."dedi. Karşı tarafı dinlerken Aşkın'ın başına gelmişti bile. Kızın dudakları Ensar'ın dudakları gibi mosmordu. Kalbinin attığını buradan görebiliyordum.

     "Niye kendine gelmiyor?"dedi kızım.

     "Çünkü kendine has bayılmalarından birini yaşıyor."

     Birden iskelede birinin varlığını da hissettik.

     "Emre. Berk'ten kurtul."dedi Ensar. Sonra Aşkın'ı kucağına alıp bana baktı."Buradan gidin. Polis kaynar buralar, başınıza bela almayın."dedi. Başımla onaylarken bakışları çocuklarımı buldu. "Teşekkür ederim."

     "Rica ederiz."

     Koşan adımlarla uzaklaşırken küçük oğlumun elleri elimi buldu.

     "Tekne sanmıştım, baba."

     "Ne?"

     "Diğer tekneler gibi iki tekne sandım onları."

 

Nesil Serisi 1; Kıyıdaki İki Tekne MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin