40.Bölüm "Yabancı kollar..."

343 15 7
                                    

(Bölümler düzenlenmedi.)
40.Bölüm
"Yabancı kollar..."

AŞKIN

     Beklemek, ağlamak isterken ağlamaya direndiğiniz an duyulan his gibi. Hayatımın hiçbir noktasında Böyle bir duruma düşeceğimi düşünmezdim. Çok değil, birkaç ay önce sorulsa, hiç aşkı tanımayacaktım. Gözlerim her zaman donuk bakacak, ölmek adına her türlü yola başvuracaktım. Bileklerimi kesecek, binaların üzerinden süzülecek, hız sınırını aşacaktım.

     Bir şekilde ölüme kavuşma isteğim sadece birkaç ay önceydi. Şimdi ise izinsizce, zamansızca kalbime giren birini bekliyordum. Ölmemesi, ölmemem için direnmekten başka şansım yoktu. Sövüp bitirmek isterken hayatımı, sevip bitirmek istiyordum artık.

     Kan başıma hücum ederken gözlerimi kapattım. Bu nasıl bir sadistlik?

     "Cidden bunu yapmak zorunda mıyız Emre?"dedim. Emre, Cihat ve Levent kısa bir süreliğine de gelmiş olsalar, bir odayı spor odasına çevirmişlerdi. Nereden bulduğunu bilmediğim açıkçası ilgilenmediğim demir korkuluğa dizimin arkasını yerleştirmiş, yer çekimine karşı koyuyordum. Saçlarımın ucu yere değerken her şey tepetaklak görünümündeydi.

     "Sağlıklı bir beyin için, sağlıklı bir beden."dedi benimle aynı durumda olan Emre. Karşımda duran korkuluğa yerleşmişti. Yarasalar misali ters duruyorduk. Ben oldukça rahatsıken ve en ufak bir şeyde milim milim kayarken Emre ise düz duruyor gibiydi.

     "Sinir bozucusun Emre. Sırf bu kadar sportif olduğun için bile sinir bozucusun."dedim mızmızlanarak. Bir yandan da kayıp yerle buluşmamak için kendimi yukarı çekmeye çalıştım.

     "Beynine kan gidiyor işte. Kızlar sportif erkeklere bayılıyor, ben de ilgi çekmeye bayılıyorum. Hem sen değil miydin 'Yarın Ensar geliyor. Çok heyecanlıyım' diyen? Stres atarsın, sakinleşirsin."dediğinde ters, gerçek anlamda ters, bakışlarımı Emre'ye çevirdim. O ise gözleri kapalı duruyordu.

     "Bunun anlamı tepetaklak durmak değil Emre. Koşmaya alışmıştım ben. Koşabilirdik."

     "Sonra da Ensar gelip tepeme binsin. Seni dışarıya çıkarmamamız gerekiyor. O senin odanda koşamayacağımıza göre..."

     "Uyuz."

     Gözlerimi sinirle kapatıp kollarımı göğsümde birleştirecekken dengemi kaybedip yere kapaklandım. Çünkü bir detayı unutmuştum; ellerimi göğsümde kavuşturmadan önce ellerimle yerden destek alıyordum.

     Emre'nin kahkahası kulaklarımı doldururken öylece durdum. Başım ciddi anlamda acımıştı. Başıma sert bir baskı yapan tokayı sertçe saçlarımdan çıkardım. Gözlerim hala kapalı, bedenim hala yerdeyken gülümsedim. Sinirleri bozuk bir insanın bunu yapması normal bir tepkiydi. Ellerimle yüzümü kapatarak yan döndüm.

     Bileklerimden bir çift el kavradığında gülmemi içime atıyordum.

     "Aşkın? Ağlıyor musun?" sorusuna karşılık cevap vermedim. Veremeyecek kadar sinirlerim bozuktu. Gülmekten omuzlarım sarsılırken Emre ellerimi yüzümden çekmeye çalışıyordu. "Aşkın? İyi misin? Kafanı mı çarptın?"

     Yüzümü ellerimden çektiğimde gözlerindeki endişe yerini rahatlamaya bıraktı. "Evet. K-Kafam... İyi-yim." kekeleyerek konuşmama karşın yerden doğruldu. Ben de onun gibi doğrulduğumda Emre demirin üzerindeki havlulardan birini bana attı. Diğerini kendi boynuna astı. Bedenimin nemini almaya çalışırken saçlarımın uzun olmasına sövdüm. Nem, saçlarımın arasında bile yerini korurken şeytan diyor 'sıfıra vur' diye.

Nesil Serisi 1; Kıyıdaki İki Tekne MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin