"Lütfen bana bunu söyleme," Calum gözlerini devirdi. "Cidden Dawson. Ne bileyim harita bilgisini falan anlatmamı iste ama bana iklimleri anlamadığını söyleme."
Ellerimi iki yana açıp hayretle ona baktım. Harita bilgisinden de çok anladığım söylenemezdi ama iklimler konum daha berbattı. Üstelik yaklaşık yedi milyon kere Calum'a iklim bilgisindeki grafikleri karıştırdığımı, bazılarının birbirlerine çok benzer oldukları için kafamı allak bullak ettiklerini, bu yüzden anlamadığımı söylemiş olmama rağmen hala beni salak yerine koyuyordu.
"Sana grafikleri--"
"Grafikler de çok kolay. İlkokul terk büyükbabama bile göstersem muson ikliminin grafiğini bulur."
"Pekala," sinirlendiğim için gözlerimi belertmeye başladığımı biliyordum ama elimde değildi. Derse başlamadan önce Koç resmen antrenmanda onların canlarına okumuştu ve şu anda pek de coğrafya çalıştıramayacak durumda olduğunu biliyordum. Başka bir gün daha yapabilirdik, günler torbaya girmemişti sonuçta. "Eğer gerçekten yorgunsan ya da çalıştırmak istemiyorsan söyle ki ben de başımın çaresine bakabileyim."
Kütüphanede sadece ikimiz olduğumuz için sesimizi istediğimiz tonda kullanarak konuşabiliyorduk. Tepemizde geçen seferki gibi Aşk ve Gurur okuyan kütüphane görevlisi dikilmediği için rahattık. Üstelik gelip oturalı on beş dakika bile olmamıştı ama çoktan birbirimizi yemek için geç kalmıştık bile.
Anlamadığım bir şekilde kahverenginin en koyu tonlarına bürünen gözlerini üzerime dikti. Kalemini zarif, kemikli parmakları arasında hiç durmadan çeviriyordu. Muhtemelen aramızdaki bu gerginlik olmasaydı onu saatlerce gizliden gizliye seyredebilirdim.
Bilmiyorum... Sadece çok fazla gergindim. Ve çok fazla belli ediyordum.
"Sakinleştin mi?"
Başımı salladım. "Evet."
"İyi."
Hiçbir şey söylemeden kalemi masaya bırakıp kitabını açtı. İçindekiler kısmından konuyu bulup sayfaları dikkatle çevirirken numarayı kaçırmamaya çalışıyordu. Dolgun dudaklarını arada sırada ıslatırken tek yapabildiğim yutkunarak onu izlemekti. Tanrım... O çok güzeldi. Alnına dökülen koyu renk saç tutamlarıyla, hafifçe çatık duran biçimli kaşlarıyla, iri burnuyla, dudaklarıyla ve çenesinin etrafında yeni yeni çıkmaya başlayan ufak sakallarıyla gerçekten çok güzeldi.
Kesinlikle kız arkadaşı vardı. Olmalıydı yani. Ama eğer olsaydı elbet konusu açılırdı, öyle değil mi?
Zihnimi kurcalayan soruyu dışarıya vurmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Çoğu insanın yanında boşboğazlık yapabilirdim ama bu kişi asla Calum olmamalıydı.
Kitabı ikimizin ortasında ve rahatça görebileceğimiz bir şekilde açtı. Sandalyesini sadece tek bir hamleyle dibime yerleştirip aramızdaki mesafenin çoğunu bir anda sıfıra indirgedi. Aynı anda genzimizi temizlememizi komik bir tesadüf olarak buldum.
Kalemi tutan parmakları hızlı bir şekilde saçlarının arasından geçti. "Önemli yerleri işaretleyeceğim ve... Unutmaktan korktuğun yerler olursa üzerine kendi yazınla not alırsın. Sınava kadar sende kalabilir."
Kitaba baktıktan sonra bakışlarımı çekinerek ona kaldırdım. "Peki ya sen?"
"Ben ne?"
"Yani... Senin çalışman gerekmeyecek mi?"
Ukala bir şekilde gülümsedi. Sandalyesinde rahat bir şekilde geriye yaslanırken yüzündeki keyifli ifadenin giderek yayılmasını seyrettim. Bu hiç adil değildi. Bu kadar güzel olmaya hakkı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
FanfictionAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...