Calum'ın küfürleri, Luke'un ona dakikalardır yapmaya çalıştığı açıklamalar, Carlson'ın beni daha fazla korkutmamaları gerektiğini ifade eden ve onların gürültülerini bastırmaya çalışan haykırmaları kulaklarımda yalnızca anlamlandıramadığım bir sürü uğultuydu.
Okul çıkışında yaşanılan o facianın üzerine bir de Luke'un Michael olayımı ağzından istemeden de olsa kaçırmış olması ve Calum'ın her şeyi öğrenmesi gerçekten hiç iyi olmamıştı. Çantalarımızı sinirle ve korkuyla attığımız yerden alırken Calum'ın soluğu Michael'ın evinde alacağından emindim. Nitekim, istediği cevapları benden alamayınca ve ondan sakladığımızı öğrendiğinde öfkesi iyice ateşlenmeye başlayınca soluğu Impala'sının yanında aldı.
"Sikeyim!" direksiyona elinden geldiğince sert bir şekilde vurdu. Sanki öfkesini ve dakikalar geçtikçe kat sayısı artan sinirini başka türlü çıkartamıyormuş gibiydi. "Bana bunu nasıl söylemezsin? İşler bu kadar çığırından çıkmalı mıydı?"
Luke dirseğiyle Calum'ı dürttü. "Biz istedik diyorum sana!" diye bağırdı en sonunda. "Tanrı aşkına, anlamıyorsun musun? Athena'nın bir suçu yok."
"Siz iki göt kafalı hemen o boktan çenelerinizi kapatın yoksa elimden bir kaza çıkacak!" diye bağırdı Carlson. İkisinin de birbirlerine bağırıp durmalarına daha fazla dayanamıyormuş gibi gözlerini devirdi.
Calum bir ara gaza öyle bir kökledi ki öndeki koltukta oturan Luke biraz sarsılır gibi oldu. Şaşkınlıkla gözlerini Calum'a çevirirken "Carlson bence çeneni kapa," dedi Luke. "Yoksa başkasının elinden kaza çıkacak ve ölmek istemiyorum."
"Sikeyim seni Luke!" dedi Calum. "O adinin ne boklar döndürdüğünü dokuzuncu sınıftan beri biliyoruz. Ya daha kötüsüne kalkışsaydı?"
"Arkadaşın olarak gruba almayacaktın o zaman!"
"Ucu bana dokunmadığı sürece isterse uyuşturucudan gebersin, umrumda değil anladın mı?" sinirle parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Zaten bunca boku yemeye ancak kafası iyiyken cesaret edebilirdi ki, şimdi iyi olacak bir kafası da kalmayacak çünkü onu kopartacağım!"
Ellerimle yüzümü örtüp dizlerimi koltuğa çıkararak kendime çektim. Her şey berbat olmuştu. Olması gereken şeklinden fazlasıyla uzaktı. Carlson ile polis departmanına kanıtlarımla birlikte gidip şikayetçi olacaktım ve işlerin bu raddeye ulaşmasına hiç gerek kalmamış olacaktı. Kimsenin kafası da kopmayacaktı. Calum gerçekten söylediklerinin her birinde son derece ciddi görünüyor olduğu için beni korkutuyordu.
Ayrıca Michael'ın uyuşturucu kullanıyor olmasına şaşırdığımı pek söyleyemezdim. Benim üzerimden yürüttüğü onca pislikten sonra neredeyse hiç şaşırmadığımı bile söyleyebilirdim. Keşke sadece uyuşturucu kullanıp kendisine zarar veriyor olmakla kalsaydı. Etrafındakileri de içine girdiği çukura beraberinde sürüklemeyecek kadar birazcık insani duygularından yitirmemiş olsaydı. Akli dengesini bilemezdim ama, uyuşturucu kullandığı ortaya çıkarsa (ki dokuzuncu sınıftan beri kullanıyor olması bağımlı olarak adlandırılmasını oldukça kolaylaştırırdı) tedavi için kliniğe yatırılmak zorunda kalırdı. Eğer ki ticaretini yapıyorsa, buna da şaşırmazdım, ceza alırdı.
Alabileceği en yüksek düzey cezayı almasına ihtiyacım vardı. Hepimize çektirdiği bunca sıkıntıdan sonra belki de içim ancak böyle soğuyabilirdi.
Calum arabanın frenine sertçe bastığında kendisi hariç bu kez hepimiz sarsıldık. Carlson'ın yüzü sürücü koltuğunun arka tarafına yapıştı. Canı acıdığı için burnunu tuttuğunda Luke arkasını dönüp sanki Carlson ile aynı acıyı paylaşıyorlarmış gibi yüzünü buruşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
FanfictionAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...