Bazen aldığımız kararların bedeli düşündüğümüzden çok daha fazla pahalıya patlar. Canınızın o kadar da acımayacağını düşündüğünüzde tam aksine, düşündüğünüzden çok daha fazla acıdığını fark edersiniz. Kendi kendinize şunu söyleyebilirsiniz: "Hayır, ben bunu hak etmedim. Bu adil değil."
Calum'ın arabasında sessizliğe gömülmüş bir vaziyette otururken ben de zihnimden kendime bu cümleyi tekrar ediyordum. Beklentilerim, içimden o an daha fazla dizginleyemediğim arzumun sonuçlarını karşılayamamıştı. İçimden bir ses zaten Calum'ın mutlaka bir noktada kalbimi fena halde kıracağını söylüyordu. Kendimi o anın verdiği adrenalin duygusuna fazla kaptırmış olmalıydım. Çünkü işin aslı, hür irademle yapmış olduğum eylemin sonuçlarına hiç de hazırlıklı değilmişim.
Onu öpmüştüm. Öpüşmemiştik. Sadece dudaklarımız birbirine değmişti. Kendimde devam edebilecek gücü bulamadım çünkü onu öperken gözlerimi araladığımda Calum'ın kaşlarının çatıldığını gördüm. Ve hemen kendimi geri çektim. Alışveriş arabasının içimden çıkarken de, koca alışveriş listesini tamamlarken de, aldıklarımı kasadan öderken de hiç konuşmamıştık. Hatta birbirimizin yüzüne bile bakmadık.
Ve şimdi onun arabasındaydım. Ellerimi birbirine bağlayıp kucağımda tutuyor, ara sıra stresten alt dudağımı dişlerken deli gibi bu konu hakkında bir yorum yapmasını istiyordum. Bir ara arabadan inip birkaç tane ardı ardına sigara bile yakmıştı. Arabaya geri bindiğinde ise sessizliğini korumaya yemin etmiş bir muhafızın kararlılığını barındırıyordu.
Ben her şeyi yanlış yorumlamış olamazdım, öyle değil mi?
Genzini temizlediğini duyduğumda başımı kaldırıp ona baktım. Sıkıntıyla bir nefes alıp verirken alt dudağını ağzının içinde yuvarladı. Ne zaman bu hali aldıklarını görsem içimi titreten koyu kahverengi gözleri benimkilerle buluştuğunda nefesimi tuttum. Kalbimi kırdığı için ona karşı hissettiğim pek çok şeyin artık sönmeye başlayacağı noktaya gelmiş olmam gerekirken her şey etkisini arttırıyordu. Bunu zaten yüksek dozaj kullanmak zorunda olduğunuz bir ilacın artık fayda etmediği o kör nokta gibi düşünebilirsiniz.
Meğerse benim kör noktam burası olacakmış.
Bakışlarımı kucağıma çevirdim. Onu öpmeyi ben istemiştim. Üstelik kafam iyi de değildi. Bilincim gayet yerindeydi. Ama yüzüne bile bakamıyordum.
Gerçekten bir karşılık alacağım fikrine kendimi fena alıştırmış olmalıydım.
"Yüzüme bak."
Sertçe yutkundum. Söylediği şey sadece boynumu hareket ettirmem gereken basit bir eylem olsa da içimde beni aksini yapmaya zorlayan çok başka bir güç vardı. Birbirine doladığım parmaklarımı sıktığımı görüyor muydu bilmiyordum ama genel olarak bakışlarının üzerimde dolaştığını hissedebiliyordum.
"Ben..."
"Sadece yüzüme bak."
Bu sefer söylediğini yaptım. Talep ettiği gibi, yüzüne baktım. Hissettiğim andan itibaren beni sarhoş eden kokusuna, davetkar dudaklarına, kaybolduğum kahverengilerine baktım. Kalbime ne kadar büyük bir ağırlık çöktüğünü anlatabilmeme yardımcı olabilecek bir kelime henüz yeryüzünde yoktu. Kendimi onda yitirmiştim. Tamamiyle çaresiz ve yardım edilse bile toparlanamayacak kadar berbat bir durumdaydım. Öldürücü bir yavaşlıkta gözlerim arasında mekik dokuyan kahverenginin en koyu tonuna bürünmüş gözleri ruhumda kapanması imkansız delikler açıyordu. Yüzünde bir anlam çıkarmaya yetecek kadar net bir ifade barınmıyordu. Sadece bana öylece bakıyordu.
Aklından geçenleri bilmeye o kadar ihtiyacım vardı ki.
"Bak," rahatsız bir şekilde sürücü koltuğunda kıpırdandığında duyacaklarım beni ürküttü. "Dawson ben, sikeyim. Ne diyeceğimi bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
FanficAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...