26 saat sonra
CALUM
Tony, verandanın merdivenlerine oturduğum yerde yanıma oturdu. Onu yanımda görmeyi beklemiyordum. Olan biten bunca şeyden sonra beni yargılamıyor olduğunu düşünmek benim için büyük bir aptallık olurdu. Mutfaktan içeriye ilk girdiğimde bana olan bakışları hala gözlerimin önündeydi. Bu kayboluşun tek sorumlusu benmişim gibi suçlayıcı gözlerle bana bakmıştı.
Hangimizin suçlu olduğu çok bariz ortada olmasına rağmen.
Yine de Tony ile hiçbir şekilde iletişim kurmadım. Bir şeye ihtiyacımız olduğunda konuştuğumuz tek kişi Aaron oluyordu. Ki o da en az Tony kadar yıpranmış görünüyordu. Kendisini dair hissettiği suçluluğu Carlson da, Luke da ve ben de hissedebiliyorduk. Elinden yeterince şey gelmediğine dair bize hayıflanmıştı. Tony ile aralarındaki kavgayı en baştan yatıştırması gerektiğini söylemişti. Bunu engelleyemediği için kendisine çok kızgın görünüyordu.
Aaron onların hayatına tam olarak bu senenin başında adım atmış olmasına rağmen, Athena'yı ne kadar sevdiğini görebiliyordum. Gerçekten kendi çocuğu olsa belki de ancak bu kadar sevgi ve saygı duyabilirdi.
Tony ise kızgın olmama rağmen belli bir noktada hak verdiğim biriydi. Bizden uzaklaştırmasına ve beni kızına zarar verecek hiçbir şey yapmamış olmama rağmen umarsızca yargılamış olmasına kızdığım doğruydu. Ama söz konusu babam olduğunda benim de gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Sadece... bu kısıma kadar Tony'e belli bir noktada endişelenmesi için hak veriyorduk. Endişelenebilirdi. Bu oldukça doğaldı, bir baba olarak buna hakkı vardı. Ama kızını istemediği bir yere göndererek hepimizden uzaklaştırmak, en başta da babasından uzaklaştırmak yanlıştı. Athena'nın bu dünyada ailesi bildiği tek kişi son zamanlarda babasıydı.Ben de kendime kızıyordum. Bunca zamandır Michael'ın aramızdan sessizce çekilmesine nasıl bir anlam yükleyememiştim emin değildim. Eleanor'un kızlardan uzaklaşmasına da öyle. Athena'nın bazı zamanlar morali çok bozuk ve gergin hissettiği zamanlarda ortamdaki insanlara dikkat edemeyecek kadar sorumsuz davrandığım için kendime sitem ediyordum. İlk kez bunları öğrendiğimde onun korkacağı ihtimalini göz önünde bulundurmadan kontrolümü ellerimden bırakıp Michael'ı öldüresiye dövdüğüm onca sahneyi görmemeliydi.
Ve her şey burada kilitleniyordu işte: ne olursa olsun Tony'nin onu benden koparmasına ilk baştan beri karşı çıkmalıydım. Evet, bunu yapmalıydım. Sorunlu bir manyak gibi davranmış olmam gerekecekse bile bunu yapmalıydım. Onun bana ihtiyacı vardı.
Bizim birbirimize ihtiyacımız vardı.
Athena ile benim birbirimize hep ihtiyacımız olurdu.
"Üşümüyor musun?" diye sordu Tony. "Hava çok soğuk. İçeride bekleyebilirsin."
"Dışarıda beklemek daha doğru." dedim yavaşça, gözlerim karşıdaki evdeydi. "Belki gelir ama çekindiği için geri gitmeye kalkışır, bu yüzden onu burada beklemem daha doğru."
Tony hiçbir şey söylemedi. Başını sallayarak bile tepki vermedi. Yalnızca gözlerinin belirli bir süre zarfı boyunca benim üzerimde dolaştığını hissettim, o kadar. Sonra sıkıntıyla derin bir nefes alıp verdi. Tekrar önüne döndüğünde dirseklerini dizlerine yaslayıp benim gibi ellerini öne uzattı.
"Özellikle sana bir özür borçluyum evlat."
Omuz silktim. Yargılanmaya çocukluğumdan beri alışmıştım ve artık bu beni yıpratmıyordu bile. Kim hakkımda ne sik düşünürse düşünsün, umrumda bile değildi. Athena'nın babası olabilirdi ama hayatım hakkında bir şey bilmiyordu. Bilse bile, bu ona yargılama hakkını vermezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
FanfictionAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...