Bölüm 1

8.8K 341 194
                                    

Son kolinin içindeki eşyaları da yerleştirdiğimde derin ve rahat bir şekilde nefes aldım.

Artık tamamiyle New York'a aittim. İstesem de istemesem de yeni bir hayatım olmuştu. Yeni bir odam, yeni bir evim, yeni okulum, muhtemelen olacak yeni arkadaşlarım ve... Yeni ebeveynim?

Koliyi birkaç parçaya ayırıp çöpleri koymak için kullandığım siyah çöp poşetine tıkıştırdım. Bu ansızın yaşadığım dramalar silsilesi her ne kadar yeni hayat saçmalığımı ortaya çıkarıp var olan düzenimi yerle bir etmiş olsa da babama kızmıyordum. Hatta çoğu zaman annem gibi otoriter bir kadına nasıl dayanabildiğini sorguluyordum, böyle vakitlerim çok olmuştu.

Babamın eşcinsel olması son dakika golü olabilirdi ama kişiliğini çok geç fark etmiş olması ne onun ne de bir başkasının suçuydu.

Annemle babamın boşanma süreçlerindeyken ağır bir depresyon yaşamamıştım. Çünkü zaten ikisinin de birbirlerine hiçbir zaman sevgiyle baktıklarını görmemiştim. İngiltere'deki okulumda veli toplantılarımın hiçbirine ikisi birlikte gelmezdi. Ya annem ya da babam ayrı ayrı gelirlerdi. İlkokul zamanlarımda bunu tuhaf karşılıyordum çünkü herkes annesi ve babasıyla birlikte gelip salona öyle otururken ben sadece ikisinden biriyle oturmak zorunda kalıyordum.

Yaşım ilerledikçe bu durumu garipsememeye başladım. Birbirlerini sevmediklerini anlamak için üstün zekaya sahip olmak gerekmiyordu sonuçta.

Boşanma davalarından bir gün önce babam, benimle konuşmuştu. Kendisini bu kadar geç fark etmiş bir adam olduğu için benden özür dilemeye başladığında duraksamıştım. Ona kızdığımı düşünmüştü. Ama kızmamıştım. Çünkü ne tıp fakültesini isteyerek okumuştu ne de annemle isteyerek evlenmişti. İşinde iyi olması onu çok sevdiği anlamına gelmiyormuş meğersem.

Babam ve annemin tanışma ve evlilik fasılları da, aslına bakarsanız büyükbabalarımın birbirlerine yakın olmalarından ve çok uzun yıllardır aile dostları olmalarından kaynaklanmış. Annem muhtemelen babama aşıktı ve ben... Ortaya evliliği sağlam kazığa bağlanmak için dünyaya getirilmiş bir eşekten başka hiçbir şey değildim. Çok sonraları babamın bu durumunu öğrenip, ondan nefret etmiş olmalıydı.

Bu şartlar altında babama nasıl kızabilirdim ki?

Neden ayrılmak için benim on sekizime basmamı beklediklerini de bilmiyordum. Açıkçası zaten üniversiteyi İngiltere'de okumayı istemiyordum çünkü annemin zoruyla bana da seçtirilmek üzere olan meslek bizzat tıp fakültesi olacaktı. Fakat babam her anlamda bastırılmış bir adam olduğu ve tam olarak bütün bunların ne kadar zorluk çıkarttığını bilen bir adam olduğu için meslek seçimimde bana karışmayacağının sözünü vermişti.

Ayrıca bütün bunların sözünü almamış olsam bile, annemin babamın ardından 'ibne' dediğini duyduğum anda; zaten onunla yaşayamayacağımı anlamıştım. Tabi ki de babamı seçmemi kendisine yedirememişti ama önemli değildi.

Doğru olanı yapmak zorundaydım sonuçta.

"Hey, güzellik."

Aaron, açık olan kapımı birkaç kez tıklattığında ona baktım.

Aaron, Brezilyalı siyahi bir gazeteciydi. İşinde en az babam kadar iyiydi fakat Aaron ve babam arasındaki en büyük fark; Aaron'ın işini severek yapıyor olmasıydı.
Üstelik bana karşı her zaman nazik bir adam olmuştu. Henüz yeni tanıştığımız için ve aniden yeni ebeveynim haline geldiği için aramızda çok mesafe vardı ama bu şekilde gidersek aşılamayacak olduğunu düşünmüyordum.

"Hey," dedim gülümsemeye çalışarak. Ellerimi şortumun arka ceplerine yerleştirirken derin bir nefes aldım.

Kapıya yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi. Sevecen bir şekilde gülümsediğinde babamın en azından kırk yaşından sonraki hayatında mutlu olabileceği ihtimaline tutunmuş olması beni sevindirmişti. Belki de Aaron onun için başından beri hep doğru insandı. Sadece menzilleri şaşırmışlardı.

Valentine || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin