Bölüm 45

2.6K 255 128
                                    

67 saat sonra;

CALUM

"Calum, Carlson'ı eve bırakır mısın?"

Başımı salladım. Oturduğum yerden ayağa kalkarken yine uykusuzluktan gözüm kararır gibi oldu. Aaron bunu fark etmişti ama ben belli etmek istemeyince üstüme gelmedi.
Carlson, huysuzlanarak gözlerini devirdi. Aaron'a resmen küfür edercesine bakıp tavırlanarak kollarını göğsünün altında kavuşturdu.

"Sana fikrini soran oldu mu?"

"Tamam git en azından birkaç parça eşya al, sonra geri gelin."

Biraz daha yumuşamış bir şekilde Aaron'a baktığında ellerimi kotumun ceplerine yerleştirdim. Luke omzumu sıvazladı. Bütün kemiklerim sızlıyordu. Yetmiyormuş gibi bir de kırıldıklarını hissediyordum. Kırılıp ciğerlerime kadar ilerleyerek batıyorlardı sanki. Nefes almamı zorlaştırıyordu.

"Hadi Carlson." koluna parmağımın ucuyla yavaşça dokunup onu dürttüm. Sokak kapısına doğru ağır aksak adımlarla yürürken söylendiğini ve Luke'un ona zorluk çıkarmaması gerektiğini söylediğini duydum.

"Calum."

Aaron'ın sesini duyduğumda sokak kapısını açıp bekledim. Verandaya bakıp gelmiş olabilir mi diye baktım ama yine, kocaman bir boşlukla karşılaştım. Paramparça olan umutlarımla bir kez daha gerçekliğe boyun eğerken Aaron'a döndüm.

"Efendim?"

"Sen de biraz dinlensen," dedi öneriden çok rica eder gibi. "Eve gitmek de zorunda değilsin. Athena'nın odasında uyuyabilirsin. Zaten ben evdeyim, Luke da burada. Bir şey olursa seni uyandırırız."

"Ben iyiyim, niye kötüymüşüm gibi davranıyorsun?"

"Calum." kaşlarını havaya kaldırıp bana baktı. "Günlerdir burada yaptığın şeyler bizim için çok önemliydi. Olivia ile öyle konuşman, Tony ile de öyle. Bizimle birlikte çabalaman. Ama her zaman güçlü durmak zorunda değilsin."

Luke'un Carlson'a herkesin her zaman güçlü durmak zorunda olmadığını söyleyişi aklıma geldi. Bütün kaslarım tepeden tırnağa gerilirken kaşlarımı çatarak Aaron'a gözlerimi diktiğime emindim. Aslında onun hiçbir suçu yoktu. Athena'nın belki de hiç zarar görmediği biriydi. Günlerdir evdeki herkesin arasında dönüp durmaktan sinirleri de bedeni de yıpranmıştı. Bunu görmemek için kör olmak lazımdı.

"Sevgilim için en iyisini yapmaya çalışıyorum."

"Biliyorum, ama kendine de iyi bakmak zorundasın. Geri döndüğünde güçlü bir Calum bulmasını istiyorsan."

Yazdığı şarkının sözleri gözlerimin önünden gitmiyordu. Bir film şeridi sürekli başa sarılıp duruluyormuş gibi zihnimde dolaşıp duruyordu. Unutmak istememe rağmen silinmiyordu. Sadece, şimdiki zamanı kurtarabilmek için unutmak istiyordum. Çünkü gerçekten güçlü durmaya ihtiyacım vardı. Carlson umudunu kesmişti. Luke bir şey söylemiyordu ama, onun da geri gelmeyeceğini düşündüğünü biliyordum. Tony ve Olivia'yı onlara salonun ortasında bağırdığım günden beridir görmüyordum. Polis departmanında duruyorlardı, çok daha öncesinde yapmaları gerektiği gibi. Aaron ise gidip geliyordu işte.

"Geri gelecek... değil mi?"

Aaron'ın gözlerinde gördüğüm o şeyi aslında günler öncesinden görmeye ihtiyacım varmış meğerse. Yutkunarak gözlerinin içine baktığımda bedenim soğuk suyla şoklanmış gibi kendime gelmeye başlamıştım. Aaron elini omzuma atıp tuttuğu yeri destek vermek istercesine sıktı.

"Ona güveniyor musun?"

Başımı yavaşça sallayarak onu yanıtladım. Aaron da cevabımdan tatmin olmuş gibi gülümseyerek başını salladı.

Valentine || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin