CALUM
"Athena'yı görmem neden yasak onu anlamıyorum."
Aaron sabırla nefes alıp vermeme yardımcı olmaya çalışıyordu. Tony ve Athena, şefin odasında oturuyor; anlamadığım saçma sapan işlemlerin bitirilmesini bekliyorlardı. Ama girip onu görmeme kimsenin izin verdiği yoktu. Aaron da dakikalardır beni engellemeye çalışıyordu.
"Yasak değil," diye beni düzeltti Aaron. "Sadece... çok korkmuş, Calum. Hiç iyi görünmüyor. Tony ve ben de onun için endişeleniyoruz."
"Ben de endişelendiğim için onu görmek istiyorum." gözlerimi yüzüne diktim. "Anlayacağını zannediyordum. O benim kız arkadaşım-"
"İçerideki de babası. Sence babasıyla konuşması gerekirken erkek arkadaşına müsade ederler mi?"
Sikeyim. Bu hem çok saçma hem de... bir o kadar da doğruydu. Karşı çıkmak istesem de Athena'nın başına yeterince bela açılmışken üstüne bir de ben bile isteye bir tane daha eklemeyi hiç istemiyordum. Ama onu görmeye de çok ihtiyacım vardı. Kendimi kaybettiğimden dolayı onu korkuttuğumu biliyordum.
Yalnızca iyi olduğunu görmeye ihtiyacım vardı. Olmadığını biliyordum ama, gözlerimiz buluştuğunda açık kahverengi gözlerinin etrafındaki pırıltıları yeniden gördüğümde daha rahat nefes alabileceğimi de biliyordum. Eminim onun da bana ihtiyacı vardı.
Bizim hep birbirimize ihtiyacımız vardı.
Aaron elini omzuma koydu. Destek vermek istercesine sıkarken "Calum..." diye söze başladı Aaron.
Gelmek üzere olan kötü şeyin farkına vardığımda başımı iki yana salladım. Elini omzumdan çekerek "Hayır," dedim. "Bu bakışları çok iyi biliyorum. Altından ne çıkacağını da. O yüzden boşuna nefesini tüketme."
"Sadece birbirinizden biraz uzak kalın. Zamana ihtiyacınız var."
"Bunu yapacağıma inanıyor musunuz?"
"Yapmak zorundasınız. Muhtemelen Tony de bunu isteyecek."
Sabırla bir nefes alıp verdim. Bu hayatımda duyduğum en saçma şeydi. Ben Athena'ya hiçbir zaman zarar vermemiştim ve ileriki zamanlarda da bizzat zarar verebilecek bir şey yapmayacağıma da adımın Calum olduğu kadar emindim. Ondan uzak durmam neden isteniyordu, hiç anlamıyordum.
"Pekala," başımı tehditkar bir şekilde salladım. "Athena'ya ne istediğini sordunuz mu? Belki onun da bu durumla ilgili söyleyecekleri vardır-"
"Calum biz sizin düşmanınız değiliz." dedi Aaron. "Üstelik bu kalıcı bir şey değil, senden sadece biraz zaman istiyoruz."
Bunu sadece benim için söylemişti ama, arkamda sessizce bekleyen Luke ve Carlson'ın da bir şekilde bu 'uzaklaştırılma' kararına dahil olduklarını görebiliyordum. Belki ben hırçınlık çıkardığım için bir bakıma onların haklı olduklarını söyleyebilirdim fakat Luke ve Carlson buna dahil olmamalıydı. Athena'yı koruyabilmek için Luke tiyatro ve müzikal projesinden bile vazgeçmişti. Carlson'ın bunca zamandır ona sağlamaya çalıştığı manevi destekten bahsetmiyordum bile.
Bu sadece... bir ton saçmalıktı.
Başımı olumsuz anlamda iki yana sallarken Luke'un elini omzumda hissettim. Aaron daha fazla benimle konuşmayıp şefin odasına girdi. Carlson, Luke ve ben polis departmanının koridorunda boş boş bekleme işimize kaldığımız yerden devam ederken başımı duvara yasladım.
"Belki de doğrusu budur Calum," diye mırıldandı Carlson. "Ona biraz zaman vermemiz lazımsa yapmamız gereken de zaten bu değil mi?"
Luke başını iki yana salladı. "Ben doğru bulmuyorum. Okulda bize ihtiyacı olmayacak mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
FanfictionAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...