45 saat sonra;
CALUM
Sıkıntıyla mutfaktaki sandalyelerden birine oturdum. Carlson, başını masaya yaslamış öylece duruyordu. Luke da başını onun omzuna yaslamış sessizce beklemeye devam ediyordu. İçeriden Olivia ve Tony'nin bağırışmaları ile Aaron'ın onları yatıştırmaya çalışan telaşlı sesi geliyordu. Lanet olasıca boktan hangimiz daha iyi ebeveyniz tartışmalarını yapabilecekleri başka bir zaman dilimi kalmamış gibi birbirlerinin yüzlerine hatalarını çarpıp duruyorlardı. Sadece ufacık bir saniyeliğine Athena'nın bu hararetli kavgayı görmüyor ve duymuyor olduğu için sevinmiştim.
Ama sonra ne olursa olsun onu geri istediğim aklıma geldi.
Carlson bütün bu kavga dövüşten bıkmış gibi kalın kazağının yakasını çekiştirerek doğruldu. O doğrulduğu için teknik olarak Luke da doğrulmuş oldu. Ortamda hareket eden tek kişi Carlson olduğu için ikimiz de ona bakıyorduk.
"Sanki önemli olan buymuş gibi." diye sitemkâr bir şekilde söylendi. Ona katıldığımı belli etmek adına başımı yavaşça salladım.
"Gerçekten şu kavgayı yapmak zorundalar mı?" dedi Luke. "Şu an polis departmanına gidip milletin başının etini yemeleri gerekmez mi?"
"Gözleri dönmüş," diye cevap verdi Carlson. "Birbirlerini nasıl suçlayacaklarını şaşırmışlar duymuyor musun? Utanmasalar kızlarının kaybolduğu gerçeğini unutacaklar."
Carlson o kadar haklıydı ki.
Böyle bir ailede büyümenin nasıl olduğunu başlarda merak etsem de, şimdi şahitlik ettiğim şu boktan tartışmadan sonra o kadar da merak etmemeye başladım. Athena gibi aklı başında bir kız çocukları olduğu için ne kadar şanslı olduklarının farkında değillerdi. Kızlarının siktiğimin son kırk beş saattir ortalıkla olmayışının da. Tek dertleri birbirlerini sevmeden yaptıkları bir evlilik sonucunda doğan bir çocuğa hangisinin daha iyi bir ebeveyn olduğunu birbirlerine kabul ettirmeye çalışmaktı.
Benim ailem de parçalanmıştı. Carlson'ın ailesi de. Aramızda mükemmel düzene sahip bir ailesi olan tek kişi Luke'tu. En çok da bu ortamı onun garipsediğini görebiliyordum. İyi bir çocuktu ve kimseyi yargılamazdı ama huzurlu ev ortamlarına daha çok alışkındı. Bunlar ona yabancı geliyordu.
"Luke," dedim dizimle bacağını dürtüp. "Eve gidip biraz uyusuna sen. Nasıl olsa bir şey yaptığımız yok. Sen de Carlson,"
Luke başını hayır anlamında iki yana sallarken Carlson beni azarladı. "Biz gideceğiz sen ne yapacaksın?"
"Bekleyeceğim."
"O zaman biz de bekliyoruz." dedi Luke. "Sen sevgilini, biz de arkadaşımızı."
Artık ne söylersem söyleyeyim dediğimi hiçbir şekilde yapmayacaklarını anladığımdan başımı sallayarak büründüğüm sessizliğime geri döndüm. Carlson sinirle ayağa kalkıp mutfağın sürgülü kapısını çarparak kapattı. Kavgaya daha fazla dayanamıyordu ki, ona hak vermemek imkansız gibi bir şeydi. Ego savaşlarını bir tarafı mağlup etmeden bırakamayacaklarını anlamıştık.
"Yine de... kadının sorunu bence sadece Tony ile," dedi Luke. "Bize iyi davrandı çünkü."
"Ne yapmasını bekliyorsun?" diye sordu Carlson ters ters bakarak. "Asıl kavga etmesi gereken kişi zaten sen değilsin."
"Tamam da demek istediğim şey bize karşı nazik olduğuydu."
Üzülerek bu kez Luke'a Carlson'a karşı savunmak zorunda kaldım. "Bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama Luke sanırım haklı Carlson," dedim. "Herkese karşı hatasını anlamış gibi görünüyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
FanficAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...