Bölüm 34

3.5K 269 73
                                    

"Athena'nın ikinci isminin Elizabeth olduğunu biliyor muydunuz?"

Sinirle gözlerimi devirirken Luke büyük bir kahkaha patlattı. Carlson'ın omzundaki kolunu kıpırtdatmadan kahkahasını atmaya devam ediyordu. Carlson başlarda sadece alayla gülümserken bir süre sonra Luke'un kendinden geçen kahkahalarına katılmaya başladı.

Başını bacaklarıma koyup çimlerin üzerine uzanan Calum ise sigarasını içmeye ufak kıkırtıları için bir son verdi. Kahverengileri beni bulurken ona gülmemesi için uyarıcı bir bakış fırlatmama rağmen yine de gülmeye devam etti.

"Bu haksızlık!" dedim sinirle. "Ben öyle bir ismimin olduğunu bile hatırlamıyorum."

"Bu ismi sana annenin koyduğu çok belli zaten," Carlson güldü. "Muhtemelen bir İngiliz hanımefendisi olacağını falan düşünmüş."

"Hep birlikte el ele tutuşup Tony Dawson'a şükürlerimizi sunuyoruz." Calum, sigarasının dumanını yüzüme üflememeye dikkat ederek dolgun dudaklarının arasından serbest bırakırken kucağımda duran dağınık saçlarının bir tutamını çektim.

"Calum," diye seslendi Luke. Bizim hemen karşımızdaki ağacın gövdesine yaslanmışlardı. "Sana bir şey soracağım ama doğru dürüst cevap ver."

"Saçmalamayacağını nereden bilebilirim ki?"

"Gerçekten ciddi bir şey soracağım."

"Kesin boktan bir soru soracak." diye araya girdi Carlson bana bakarak gülerken.

"Hayır gerçekten ciddi bir şey soracağım." Luke'un ses tonu neredeyse isyan eder gibiydi. Carlson'la sevgili olduklarından beri neşesinden biraz bile kaybetmiyordu.

Calum sinirle homurdandı. Gözlerini devirirken "Şimdiye sormuştun biliyorsun değil mi?" diye söylendiğinde kucağımdan tek dirseğinin üstünde doğrulup sadece Luke'a baktı.

"Pekala," Luke genzini temizledi. "Athena şu eğlenceli, komik ve seksi görünümünün tamamen zıttında bir İngiliz leydisi olmuş olsaydı yine de ona bakar mıydın?"

"Siktir git. Ben de gerçekten ciddi bir şey soracaksın sandım."

"Ciddi misin Luke?" Carlson gözlerini devirdi. Luke'un kolunun altından çıkıp aralarına mesafe bırakırken ben yalnızca kıkırdayarak onları seyrediyordum.

"Alındın mı?" diye sordu Luke.

"Hayır tabii,"

Calum bakışlarını bana çevirdi. Uzanıp çenemin altına bir öpücük bırakırken sonsuza dek seyredebileceğim güzellikteki tebessümüyle gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimiz buluştuğu anda koyuluktan kahverenginin en sıcak ve de en yumuşak tonuna bürünen gözlerine baktığımda etrafımda dönüp durmakta olan dünyanın bir parçası olmaktan kendimi soyutluyordum.

"Biraz yürüyelim mi?"

Başımı sallayarak onu yanıtladım. Kolaylıkla çimlerin üzerine uzandırdığı vücudunu ayağa kaldırıp kazağını düzeltirken, kalçamın altına bıraktığım montumu çırptım. Carlson, yine tuhaf bulduğum bir konuda Luke'a laf anlatmaya çalışırken ayaklandığımız için gözü bize takılmıştı. Ona elimle biraz yürüyeceğimizi işaret ettiğimde aceleyle el sallayıp Luke'u azarlamaya kaldığı yerden sanki odağı hiç bozulmamış devam etti.

Striptiz klübünden döndüğümüz gece yakalanmadan ve hiçbirimizin başına engel olamayacağımız boyutlarda belalar açılmadan evlerimize ulaştığımızdan beri gruptaki hiçkimsenin hayatı önceki gibi değildi.

En basitinden artık Carlson ve Luke birbirlerinin kafalarını ısırıp durmuyorlardı. Bunun yerine birbirlerine sarılıyor ya da bir şeyler üzerinde tartışmaları durdurulmayacak seviyeye ulaştığında Luke uzanıp onu öperek susturuyordu.

Valentine || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin