Peterson Lisesi'ndeki bilmem kaçıncı ayımı tamamlamıştım. Aslına bakarsanız, ilk geldiğim zamanlarda buraya ısınmıştım. Eski okulumla kıyasladığımda her şey daha canayakın ve olabildiğince gerçekti. Bu gerçekler bazen beni ürkütecek boyutlara ulaşsa da bunun hiçbir zaman hayatımda bu kadar kendisi gibi, yani asıl olduğu insan gibi davranan bir çevrem olmadığından kaynaklandığını düşündüm. Buna en basit örnek ailemdi. Mutlu bir evlilikleri yoktu ama dışarıdan bakıldığında herkes bizi dört dörtlük bir aile sanırdı.
Sanki kusursuzca dizayn edilmiş bir bilgisayar oyununun parçası gibiydik.
Burada ise her şey daha farklıydı. Alıştığım gibi değildi. Yeniliğe ve farklılığa her zaman kapılarım açık olduğundan dolayı sıkıntı yaşamamıştım ama şu an, Peterson Lisesi'nin tiyatro salonunun perde arkasında dolaşırken karşı karşıya geldiğim Eleanor ile öncesinde söylediğim bütün sözleri geri alma isteği doğmuştu içimde.
Sahne arkasına müzikalde ve oyunda olanlar haricinde diğer insanların olmaları yasaktı. Her şeyi organize eden Luke'tu ve şimdilik, sadece ortama hakimiyetini kurmuş olan atmosfere alışmamız için etrafı dolaşmamızı önermişti.
Luke'a bunun iyi bir fikir olup olmadığını sormak istiyordum. Bilirsiniz, Calum'la zaten başlı başına problem içeren bir bağım vardı ve Eleanor ile de kavgalıydım.
Tek merak ettiğim şey, bu bağlamda Michael'ın ne gibi bir yere sahip olduğuydu. Çünkü bence olanların içinde görünüyor gibi olsa da aslında fazlasıyla sessizdi.
Eleanor, kollarını göğsünün altında birleştirip saynak adımlar atarak yanıma geldi. Dikkatleri üzerine çekmek için problem yaratmak istediği çok açıktı ama benim düşündüğüm tek şey Luke'a yardımcı olabilmekti. Onun bütün bu projeler için heyecanlı olduğunu gördükçe ağzıma gelen bütün küfürleri tek tek yutmak zorunda kalıyordum.
"Yine her yerdesin."
Eleanor tam olarak yanıma gelip durdu. Beni iğneleyerek çileden çıkartmak istediği çok barizdi bu yüzden ona istediğini vermeyecektim.
Sessizliğimi koruma kararı aldıktan sonra arkamı dönüp sahne arkasından bizim için hazırlanan kulise doğru yürüyordum. Ta ki gelip gerçekten ısrarcı bir şekilde önümde dikilene kadar.
Eleanor artık gerçekten çok farklı görünüyordu. Ondan eskisi gibi o pozitif enerjiyi alamıyordum. Michael'ın yanındayken etraflarındaki herkese gözlerini kısıp öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Carlson ve bana olan bakışlarından zaten bahsetmiyordum bile.
Derin bir şekilde nefes alıp bütün ağırlığımı tek bacağımın üzerine verdim. "Bak, benden neden bu kadar nefret etmeye başladın bilmiyorum ve açıkçası umrumda da değil. Ama benim burada olmamın tek sebebi Luke, anlıyor musun? Arkadaşıma yardım etmeye çalışıyorum." gözlerimi gözlerine dikip ona ters ters baktım. "Hayalini berbat etmemeye çalışıyorum."
Eleanor, söylediklerimi sakince dinliyordu ama yüzündeki ifade son derece alaycıydı. Neredeyse suratına yumruğu yapıştırmak isteyeceğim kadar alaycıydı hem de. Kızıl saçlarını omzumun arkasından savunurken üzerime doğru bir adım attığında geri çekilmedim.
"İyi kız rolü oynamaya çalışıyor olabilirsin. Hatta herkes sana inanıyor olabilir ama bu sadece şimdilik," başını anlamamı istercesine salladı. "Herkes Hermia'yı oynadığında gerçek yüzünü görecek."
"Bu sadece bir oyun."
"Evet, öyle. Ama gerçeği son derece kusursuz bir şekilde yansıtan bir oyun ve sen eninde sonunda yalnız kalan olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valentine || hood
Fiksi PenggemarAthena Dawson, iki doktor ebeveyninden birinin eşcinsel oluşuyla yaşadıkları ayrılığın çalkantılı sularında boğulmak üzere olan bir lise son sınıf öğrencisidir. İngiltere'deki düzenini tamamiyle bırakıp babası ve sevgilisiyle New York'a taşınır. Ha...