PALYAÇO Bölüm 34 "Büyü"

175 39 0
                                    

Aslı'nın Aydınlık'a yatırılışını izledikten sonra Emre:

-"Aslı'nın hangi eşyasını aldın?" diye sordu.

Zeynep elindeki melek biblosunu göstererek:
-"Bunu aldım. Yatağının baş ucundaki çekmecedeydi." dedi.

Emre:
-"Umarım, önemlidir." dedi ve arabaya bindiler.

Bugün çok yoğundular. Ve olacaklardı da. Kırklareli'ye yol aldıklarında akşam olmuş, saat 8'i gösteriyordu. Arabayı Emre sürerken o sırada Zeynep, aldıkları eşyaları düzenliyordu.

Emre'nin çerçeveli aile fotoğrafı vardı. Zeynep'in çocukluğundan kalma tişörtü. Umut'un evinden aldıkları çapa kolyesi. Ve Aslı'nın evinden zorlukla aldıkları melek biblosu vardı.

Zeynep, eşyaları poşete yerleştirirken Emre, arabanın camından gördüğü görüntüyle şok olmuştu. Cemre'yi görmüştü. Bu, Emre'nin 2.defa Cemre'yi görüşüydü. İlkinde tereddütte kalmıştı. Fakat bu sefer emindi. Cemre yaşıyordu. Aydınlık'ın salak saçma ruhlarından değildi.

Emre, Cemre'nin peşinden gitmek istedi. Ama yapamadı. Cemre yine bir taksiye binip uzaklaşmıştı. Emre, Cemre'nin arkasından baka kalırken Zeynep:
-"N'oldu? Niye durdun?"

-"Yok. Birşey. Dalgınlığıma geldi." diyerek Zeynep'i kandırmayı başardı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Başak üniversiteden çıktıktan sonra bir numarayı aradı:
-"Alo?"

Karşısındaki kişi soğukkanlılıkla:
-"Efendim" dedi.

Başak, tekrardan:
-"Hala takip ediyor musun?"

-"Evet. Ediyorum."

-"Tamam. Yol üstünden beni de alırsın" diyerek telefonu kapadı.

Başak, gizli kapaklı işlere girmemeyi hedefliyordu. Fakat girmeden hiçbirşey öğrenemeyecekti.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Emre ve Zeynep'in harabe köye, hocanın yanına varması gece 11'i bulmuştu. İkisi de arabadan korkarak inip evin kapısını çaldılar.

Kapıyı yaşlı kadın açmıştı. Emre ve Zeynep'i kapıda görünce eliyle onları içeri alıp:
-"Paranın devamını getirdiniz mi?" diye sordu.

Emre, elindeki zarfı uzatıp:
-"Burada" diyerek kadına verdi. Yaşlı kadın parayı gözüyle sayıp:

-"Hoca sizi bekliyor." dedi ve birlikte içeri girdiler.

Emre içeri girmeden önce, arabayla gittiği tüm yolu bir başkası da gelmişti. Emre'yi biri takip ediyordu. Ve şimdi de harabe evin önündeydi. Stalker'ı, Başak ile beraber evin önündeydi. Ve içeri girmek için doğru anı bekliyorlardı.

Emre ile Zeynep odaya girdikten sonra Zeynep, yerdeki siyah eski başörtüyü kafasına takıp yere çömeldiler.

Yerde yine aynı tepsi vardı. Bu sefer üstünde solmuş çiçekten daha kötüsü vardı. Daha kötüleri vardı. Bir dil vardı. Yaklaşık 10 cm'di. Dilin yanında birkaç avuç hayvan tüyü, kılı vardı. Ve kılın yanında arapça yazılmış büyük kağıt parçaları vardı.

Hoca efendi, Emre'ye dönüp:
-"Eşyaları getirdiniz mi?" diye sordu.

Emre eşyaları çıkartıp:
-"Buyrun" dedi. Önce Zeynep'in tişörtünü çıkardı sonra kendi aile fotoğrafını daha sonra Aslı'nın biblosunu en sonda Umut'un çapa kolyesini çıkartıp eşyaların bu sırada olmasını istedi.

Yaşlı kadın camı gazete ile kaplanmış pencereye siyah güneşliği çekip içeriye hiç ışık girmeyecek şekilde kapattı. Ve büyüye başlandı.

Büyücü hoca önce arapça şekilde dualar daha doğrusu büyüler okumaya başladı. Hoca her bir kelime söylediğinde gözleri ve ağzı daha çok açılıyordu. Arapça duaları daha sık okumaya başlayınca ağzı sonuna kadar açıldı. Ve konuşamayacak hale geldi.

Konuşamayınca hoca, tepsideki bıçağı eline aldı. Sonra dili de önüne alıp kesmeye başladı. Dili eşit boyutta 4 parçaya ayırdı. Dili kestikten sonra tepsinin altından tas ve kibrit alıp tepsinin üstüne koydu. Hocanın ağzı az da olsa kapanmıştı. Ama artık ağzından garip sesler çıkıyordu.

Tası tepsinin ortasına koyup içine hayvan kılından koydu. Ve kibrit kutusundan kibrit çıkarıp yaktı. Yanan kibriti tasa attı. Ve büyük bir ateş yarattı. Ateş sonra normale döndü. Ve tasın içinde yanmaya devam etti. Bu sırada da hocanın ağzı normale döndü.

Hoca bu sefer sesli şekilde bağırarak arapça dualar okuyordu. Ve eline ilk Zeynep'in tişörtünü alıp ateşe attı. Tişörtten büyük bir alev çıktı. Ve yavaş yavaş küle dönüştü. Hoca efendi tekrardan titremeye başladı. Ağzı bu sefer çok açılmıyor. Sadece gittikçe ilerleyen garip ses çıkartıyordu.

Tişört tamamen yandıktan sonra Emre'nin aile fotoğrafını alıp ateşe attı. Emre içinden atmak istemese de buna mecburdu. Hoca fotoğraf çerçevesini yaktıktan sonra daha da titremeye başladı. Fotoğraf ve çerçeve küle dönüştükten sonra hoca Aslı'nın biblosunu almak için doğruldu.

Fakat bibloyu alamadı. Garip sesler çıkararak yere kapaklandı. Ve yerde serilerek titremeye devam etti. Hoca titrerken garip sesler çıkarıyordu. Ve ses gittikçe şiddetini arttırıyordu.

Başak içerden sesler duyunca dayanamayıp içeri girmeye karar verdi. Evin dış kapısını sertçe tıklayacaktı ki kapı açıktı. Bir vuruşuyla kapı sonuna kadar açılmıştı. Kapı açıldıktan sonra içeri girdi. İçerde leş gibi bir koku vardı. Başak kokuya çok aldırmayıp büyünün yapıldığı odaya gitti. Kapıyı açıp içeri baktı.

İçeri girdiğinde Başak büyük şokla karşılaştı. Aynı şokla bir yandan da Zeynep ve Emre de yaşamıştı. Başak'ı görünce Emre:

-"Senin burda ne işin var?" diye sordu.

Başak cevap vermeye kalkınmıştı ki hoca yüksek sesle inlemeye başladı. Yaşlı kadın eğilip hocaya baktı. Hoca çok kötü durumdaydı. Yaşlı kadın hocaya yardım ederken Zeynep:

-"Sonra tartışırsınız. Şimdi çıkmamız gerek." dedi.

Zeynep ayağa kalkıp doğruca arabaya gitti. Emre'de arkasından önce hocaya sonra Başak'a sert bir bakış açıp çıktı. Arkalarından Başak da çıkıp üçü de arabaya bindi.

Hoca ise hala inlemeye devam ediyordu. Aslı'nın ve Umut'un eşyasını yakamadan...

Palyaço : Korku Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin