Emre evine vardığında ilk yaptığı iş Umut'un babasını aramak oldu:
-"Merhaba efendim, ben Umut'un arkadaşı Emre."Ahmet Bey, önce çıkaramadı. Bir süre düşündükten sonra aklına geldi ve:
-"Emre. Tamam hatırladım seni. Ne oldu, bir sorun var mı?"-"Hayır efendim. Ben sizden birşey isteyecektim."
-"Buyur, söyle."
-"Umut'un bu Cumartesi günü olan görüşmesine ben ve arkadaşım Zeynep gitmek istiyoruz."
Ahmet Bey, bu soru karşısında biraz düşündü. Ve olumlu bir cevap verdi:
-"Tamam. Siz gidin. Umut'a da moral olur hem."-"Çok sağolun. Birşey olursa beni çekinmeden arayın."
-"Görüşürüz." diyerek telefonu kapadılar.
Emre sadece sabah yediği kahvaltıyla duruyordu. Ama aç değildi. Bu yüzden kendine akşam yemeği hazırlamadı.
Yukarı çıktı. Kıyafetlerini değiştirmek için odasına girdi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Zeynep eve geldiğinde doğruca odasına çıkmıştı. Bugün çok yorulmuştu. Morali de bozuktu. Bu yüzden yatağına uzandı. İster istemez bugünü düşünmeye başladı. Başak'a gelen telefonu, Emre'nin agresifliğini düşünmeye başladı.
Ama düşünceleri yarıda kesiliyordu. Başak son ses televizyon izliyordu. Ses, üst kata kadar çıkıyordu. Zeynep ayağa kalktı. Başak'ın yanına gitmeyecekti. Kapısını kilitledi. Sonra tekrar yatağına yattı. Ama bu sefer direkt uyku moduna geçti.
Burcu da eve gelir gelmez odasına çekilmişti. Telefonunu eline alıp sosyal medyada gezinmeye başladı. Televizyon sesi Burcu'ya da geliyordu. O da ayağa kalkıp kapısını kilitledi. Ses azalmıştı ama hala rahatsızdı.
Çekmecesini açıp 'beats' kulaklığını çıkardı. Telefonuna takıp rahatlatıcı müzikler dinlemeye başladı. Hem böylelikle televizyon sesi de gelmiyordu.
Başak eve geldiğinde televizyonu açtı. Televizyonun sesini sonuna kadar açtı. Sonra da bahçeye çıktı. Çünkü, yapması gereken önemli telefon görüşmesi vardı.
Başak, mutfak kapısından arka bahçeye geçmişti. Kapıyı aralık bırakıp yapması gereken görüşmeyi yaptı.
Başak telefonu kapatıp arkasını döndüğünde evlerinin yan tarafından bir hışırtama sesi duydu. Başak yavaşça sese doğru gitti. Evin sağından dönmüştü ki sesin çalılardan geldiğini duydu. Başak çalılara baktığında yavru bir kedi yavrusu gördü. Kediye doğru eğilip:
-"Merhaba küçük kedicik" dedi. Ve arkasını döndü. Başak arkasını dönüp gidecekken bu sefer hırlama sesi duydu. Bu sesin vu kediden nasıl çıktığını anlamış değildi. Tekrardan dönüp:
-"Bu sefer..." dedi. Ve sözünü yarıda kesti.Çünkü, ses elinde bıçak olan bir palyaçodan geliyordu. Başak, palyaçoyu gördüğünde yutkundu. Ve geri geri koştu. Palyaço, ona doğru geliyordu. Ve bu palyaço, Başak'a gelen 2. palyaçoydu.
Başak geri koştuktan sonra arkasını dönüp normal koşmaya başladı. Palyaço da onla beraber koşuyordu. Başak hızlı koşuyordu. Fakat palyaço da hızlıydı. Palyaço, elindeki bıçağı bir sağa bir sola doğru sallayıp Başak'a doğru koştu.
Başak geldiği yerden döndü. Ve arka bahçeye ulaştı. Koşarak mutfak kapısına gitti. Ama kapı kapanmıştı. Başak kapıyı hem vurup hem tekme atarak:
-"Burcu! Zeynep!" diye bağırdı. Sesinde ağlamaklı bir hal vardı.
Kapıyı açan olmamıştı. Hem televizyon sesinden hem de kapılarını kilitledikten kızlar, Başak'ı duymamıştı. Başak kapıya hala vurup, bağırıyordu. Açan hala yoktu.
Başak kapı açılmayınca arkasını döndü. Etrafa bakındı. Palyaço yoktu. Ya da saklanıyordu. Başak, palyaçonun hala olup olmadığını kontrol etmeye çekiniyordu. Bu yüzden mutfak kapısının önünde dizlerini eğdi.
Parmaklarıyla saçını diplerine kadar götürdü. Ve gözünden gözyaşı aktı. Bu palyaço, onu nerden bulmuştu? Taşındığını nr zaman öğrenmişti? Kimdi bu?
Başak biraz oturduktan sonra kendini toparlayıp ayağa kalktı. Yavaş adımlarla önce arka bahçeye baktı. Çalılara, çiçeklere, saksıların arkasına bile baktı. Ama yoktu. Başak arka bahçede kimsenin olmadığına emin olduktan sonra evin yan tarafına bakmaya karar verdi.
Korkuyordu. Ama gittiğinden emin olmalıydı. Başak sağ taraf dönmüştü ki yerde bir kağıt gördü. Uçmasın diye üstüne taş koyulmuştu. Başak taşı kaldırıp kağıdı eline aldı. Kağıttan çok not gibiydi. Notta birşey yazıyordu. Başak, notu içinde okudu:
-"Gerçekte kimsin?"