Danışman kadınla beraber asansöre bindi. Danışman kadın, asansörde ikiye tıkladı. Asansörden indiği sırada karşısına 3 koridor çıkıyor. Sağında tuvalet solunda ise merdivenler ve acil oda yazan oda vardı. 3 koridordan ilkinde 40'lar, ikincisinde 50'ler, üçüncüsün de ise 60'lar yazıyordu. Anladığı kadarıyla bunlar oda numaralarıydı. Danışmanla beraber '50'ler' yazan koridordan girdiler. Oda numaraları sırasıyla sağda 50-52-54-56-58 solda da 51-53-55-57-59 numaralı odalar vardı. 57. odaya girdiler. Danışman kadın ufak bir bilgilendirmeye başladı:
"Bu odadan dışarı izinsiz çıkmak yok! Bir şey olursa kapının yanındaki acil çağrı butonuna basarsın ve bu koridorun solundaki merdivenin yanındaki odadaki hemşire gelir ve sana yardım ederler. Tuvalet kızlar, erkekler olarak ikiye ayrılıyor. Tuvalette sorumlu var zaten. Karşındaki 56 numaralı odada seri katil yatıyor. Solundaki 55 numaralı odada senin gibi genç, ailesi tarafından istenilen biri yatıyor. Sağında 59 numaralı odada içinde cin olduğu sanılan hasta yatıyor."
"Peki. Koridorda gezebiliyor muyuz bari?"
"Gezinebilirsin ama inan bana bunu hiç istemezsin."
"Derken?"
"Anlarsın yakında. Her saat 11:00-13:00 arası ile 17:00-19:30 arası giriş kattaki ortak salona inilir. Saat 16:00-17:00 arası hastalar hep beraber öğle yemeğine inerler. Buda ortak salonun yanındaki yemekhanedir. Kahvaltı saat 9:00'da kapının altından atılır.
"Telefon hakkı?"
"Sen sadece haftada 1 defa arayabilirsin. Sen haricinde seni 2 defa arayabilirler. Günler, Çarşamba - Cuma - Pazardır. Bunlardan Cuma günü sen arayabilirsin. Diğer günler de seni ararlar. Ha bide yarım saat sonra Dr. Ragıp bey seni bekliyor."
"Başka birşey var mı?"
"Yok! Burda burnu dik olanların dayağı bol olur" dedi ve odadan çıktı.
Odasına göz gezdirdi. Odada sadece yaylı yatakla, çekmece vardı. Oda güneş almıyordu. Çünkü, pencere yoktu. Aydınlanmak için sadece tavanda loş ışık vardı. Odada saat yoktu. Fakat danışman herşeyi saatle söylemişti. Neyse ki kolundaki kol saatini almamıştı. Saat 14:00'dı. Ortak kullanım alanı 1 saat önce kapanmıştı. Ve açılmasına 3 saat vardı. Gözü bu seferde duvarlara takıldı. Duvarlarda çeteleyle '5' yazılmıştı. Hemde onlarca 5. Ama son yazdığı 4'te kalmıştı. N'olmuştu acaba. Çıkmış mıydı yoksa ölmüş müydü? Çeteleyi düşündükten sonra harfleri düşünmeye başladı. Duvarda "N, C, H, I" harfleri yazılıydı. Yazılar kırmızıydı. Yazılar kırmızı kalemle yapılmadığına göre kanla yazılmıştı. Sonra çekemceye bakmaya karar verdi. Çekmece 3'lüydü. Çekmeceleri açmaya başladı. Hepsinde aynı kıyafet vardı. Mavi kumaş pantolon ve mavi V yaka kumaş gömlek. 3 çekmecede 3 tane. Odadaki herşeye baktıktan sonra yatağında oturdu. Doktorun onu çağırmasını bekledi. 10 dakika bekledikten sonra içeri hemşire girdi:
-"Dr. Ragıp Bey seni bekliyor" dedi ve koridora çıktılar.
Koridora çıktığında pencereden bakan kel, iri-yarı, kıyafetleri üstüne dar gelmiş bir adam vardı. Adam pencereden aşağı bakıyordu. Hemşireyle beraber dışarı çıktıklarında adam hemen dönüp ona baktı. Adamın ağzından köpükler fışkırıyordu. Adamı kuduz zannetti. Adamın bakışı sertti. Sanki onu öldürecekmiş gibi bakıyordu. Hemşireden bile daha hızlı yürümeye başladı. Adamdan biraz uzaklaştıktan sonra:
-"Nesi var"
-"Kimin?"
-"Penceredeki adamın"
-"Pencerede kimse yok!"
-"İri yarı adamı görmedin heralde. Bak hatta şimdi..." dedi ve arkasını döndü.
Arkasını döndüğünde şaştı kaldı oracıkta. Adam yoktu. Dev adam, saniyeler içinde kaybolmuştu. Üstelik ne kapı sesi ne de başka bir ses duymuştu. Adam nereye kayboldu diye merak ediyordu. Hemşire kadın bu sırada: