PALYAÇO Bölüm 41 "Bodrum"

148 36 1
                                    

Emre evine doğru yönelmişti ki evinin camından bir palyaço gördü. Kendi evinde bir palyaçoyu görmüştü. Üstelik bu oydu. Kendi palyaçosuydu. Emre'nin Mehmet sandığı palyaçoydu. Ama palyaço buradaydı. Mehmet ölmemişti. Ya da palyaço Mehmet değildi.

Emre kısa süreli bir şaşkınlık yaşadı. Şaşkınlığı geçtikten sonra palyaço ile yüzleşmeye gitti.

Palyaço, Emre'yi görmüştü. Ve görür görmez sesli bir kahkaha attı. Hızlıca arka kapıya doğru koştu. Emre palyaçonun kaçtığını fark edince oyalanmadan evine girdi. Ve mutfaktan bıçak alıp palyaçonun arkasından koştu. Emre, palyaçoyu göz ucuyla arka kapıdan çıkarken görmüştü. Ve Emre de hemen arka kapıdan çıktı.

Arka kapıdan çıkarken Emre, bodrumunun kapılarının son anda kapandığını fark etti. Emre, palyaçonun bodrumda olduğunu düşündü. Tek gitmekten biraz çekiniyordu. Ama bu savaşta ya o kazanacaktı ya da palyaço. Ve palyaço şu an 2:0 öndeydi.

Emre yavaşça bodrum kapılarını açtı. Karşısına merdiven çıkmıştı. Aşağısında da koca bir karanlık. Emre sağ taraftan anahtara bastı. Fakat ışık yanmadı. Emre, bodruma çok girmediği için buranın ampulünün bittiğini de bilmiyordu. Emre elindeki bıçağı sımsıkı tutarak merdivenlerden aşağı inmeye başladı.
Emre aşağı inmeye başlamıştı ki bodrumun kapıları yüksek bir kahkaha ile kapandı. Emre kapının kapanma sesini duyunca arkasını döndü. Koşarak kapıya çıktı. Kapının kapanmasına engel olmaya çalıştı. Palyaço ise kahkaha sesleri ile kapıyı çoktan kilitlemişti.

Emre bağıra çağıra 'yardım edin' diye bağırdı. Ama sesi palyaçonun kahkahası içinde kayboluyordu. Emre palyaçonun gitmediğini fark edince 'aşağılık herif' gibi aşağılayıcı sözlere başladı.

Palyaço, Emre'yi kilitledikten sonra hippi karavanına atlayıp oradan uzaklaştı. Emre ise 'yardım edin' diye bağırmaya devam etti. Ama nafile kimse Emre'yi duyamazdı.

Emre umutsuzluğun içinde düşünmeye başladı. Palyaço Mehmet değilse kimdi? Cemre neden böyle birşey demişti? Mehmet'in ölmeme olasılığı var mıydı? Hayır! Asla yoktu! Ölmediyse bile şu an hastane de bitkisel hayatta olması gerekiyordu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Umut hapise girdiğinden beri doğru düzgün birşey yemiyor. Kimseyle de konuşmuyordu. Sadece bacağını kırıp yatağına uzanıyordu. Ve bu hali hücredekilerin hiç hoşuna gitmiyordu.

Hücredekiler, Umut'tan yatak parası istemişlerdi. Umut ise vereceğim deyip geçiştiriyordu. Umut'un ziyaret günlerinde ailesi geliyordu. Ama Zeynep ile Emre'nin gelmesini de istiyordu. Bazen de istemiyordu. Onların yüzüne böyle gözükmek istemiyordu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Emre 6 saattir aşağıdaydı. Ve hava gittikçe kararmıştı. Emre umutsuzluk içinde merdivenlerde otururken birden bir ses duydu. Selim'in sesini! Sesi ön kapıdan geliyordu. Fakat seslendikçe yaklaşan bir sesi vardı. Emre bodrumdan sesini duyurmak için 'Selim! Buradayım! Yardım et!' gibi kelimelerle bağırdı.

Selim, Emre'nin evine gelmişti. Ziline bastı. Açan olmamıştı. Bir daha bastı. Yine açan olmamıştı. Selim pencereden bakıp arka kapının açık olduğunu gördü. Ve 'Emre' diye hafif bağırdı. Selim, Emre'nin kendisini duymadığını düşünerek arka bahçeye doğru ilerledi. Ve burada da bağırdı.

Selim bağırırken Emre de bağırmıştı. 'Burdayım! Bodrumda!'. Selim sesleri duymuştu. Ve bodruma doğru ilerledi. Bodrumun kapısına vurdu:

-"Emre?"

Emre umut ve yorgunluk karışımı bir sesle:
-"Selim!" diye bağırdı. Ve ekledi:
-"Bodrumdayım. Beni burdan çıkar!"

-"Tamam. Çıkaracağım. Fakat kilitli burası anahtar nerede?"

Emre anahtarın nerede olduğunu aklına getirmeye çalıştı:
-"Yedek anahtar? Yedek anahtar arka kapının solundaki ilk çekmecede" dedi.

Selim arka kapıdan eve girdi. Ve gözüyle çekmeceyi aradı. Çekmeceyi bulunca açıp anahtarları aradı. Çekmece biraz dağınıktı. Bu yüzden bulması uzun sürmüştü.

Anahtarı kapının kilidine takıp kapıyı açtı. Emre sonunda bodrumdan kurtulabilmişti. Ve Selim'e kocaman sarılıp ona teşekkür etti:
-"Çok sağol Selim."

-"Birşey değil de senin telefonun yok yanında?"

-"Yok. Hepsi spor çantamda kaldı."

-"Sen burada nasıl kilitli kaldın?"

Emre gerçeği söyleyip söylememek arasında gidip geldi. Ve Zeynep ile Umut'a üstü kapalı şekilde gerçeği söyleyince başına neler geldiğini hatırlayınca bir yalan uydurdu:
-"Hiç sorma! Aşağıda fare sesi gibi bir ses duydum. Ben de aşağı indim. Sonra da kilitli kalmışım."

Selim şaşırmış halde:
-"Tamam. Sen şimdi eve gir. Biraz dinlen. Zaten çok yorulmuşsun. Görüşürüz" diyerek yanından ayrıldı.

Emre evine girdiğinde biraz televizyon izleyip yatmayı planlıyordu. Önce kendine mutfakta sandviç ve portakal suyu hazırladı. Çünkü bodrumda çok acıkmıştı. Sonra televizyon karşısına geçti. Kanalları gezmeye başladı. Kanalları gezerken bir haber kanalında durdu.

Durmasının nedeni beklediği haberin gelmiş olmasıydı. Emre yutkunduktan haberi dinlemeye başladı:

"3 gün önce öldürüldüğü düşünülen Mehmet Korkmaz'ın bugün evinde cesedi bulundu. Önce silahla ateş edilen sonra da vücuduna bıçak saplanılan Mehmet Korkmaz aynı zamanda Aydınlık adlı akıl hastanesinin de yöneticisiydi."

Emre bunları duyduktan sonra yutkunup televizyonu kapadı. Ve yatağına uzandı. Mermi ile ateş edilen. Emre silahını tutukluk yaptığından adı kadar emindi. O zaman evde başka biri daha vardı. O yüzden Mehmet'in gözleri açıktı. Emre, kendisi ile aynı gece eve bir kişinin daha girdiğinden emin oldu. Ama kimdi?

Palyaço : Korku Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin