"Çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi."-İsmet Özel
***
"Lütfen Asiye Teyze... Bu konuyu konuşmayalım. Abdullah Abi benim öz abim gibi. Ona hiçbir zaman farklı bir gözle bakmadım."
Dudaklarımdan zorlukla dökülen cümlelerden sonra Asiye Teyze'nin yüzünün düşeceğini zannettim. Ama o, beni şaşırtarak elini dizimin üzerine koydu, anlayışla tebessüm etti.
"Kızım, sadece düşünmeni istiyorum. Hemen kestirip atma. Olmak zorunda değil elbet. Ama düşün. Kardeşine bakıyorsun, evin yükünü çekiyorsun, başınızda kimse yok. Bunca yıl yeterince yorulmadın mı? Abdullah'ımı biliyorsun zaten, anlatmama gerek yok. Evlenirseniz senin elini sıcak sudan soğuk suya geçirmez. Seni Allah'ın emaneti bilir, incitmez. Ben oğlumu bilirim. Yüreğini bir ateş sarmış onun. Yıllar geçse de bekler seni. O yüzden iyice düşün kızım. Biraz hatrım varsa sende, kestirip atma Leyla."
Mahcubiyetle Asiye Teyze'nin nurlu yüzüne baktım. Olumsuz bir yanıt vermek onu incitir korkusuyla bu dediklerine karşı çıkmadım. Ama o, benden daha farklı bir cevap bekler gibi yüzüme bakmaya devam ediyordu. Terleyen avcumu dizimin üzerine silerken başımı salladım.
"Tamam Asiye Teyze." Sanki bundan başka verebilecek hiçbir cevabım yokmuş gibi, "Düşüneceğim." dedim. Düşüneceğim...
***
Otobüsten indiğimde, telefondan kâğıda geçirdiğim adrese dikkatle baktım. Mehmet Hoca'nın gönderdiği adresi bulmak için evden erken çıkmıştım ancak ayaklarımda irili ufaklı tedirginlikler asılıydı. Evi bulamamanın tedirginliği, ilk günden işe geç kalacak olmanın tedirginliği, daha önceden herhangi bir işte çalışmış olmamamın tedirginliği... Bir türlü olumlu düşünemiyordum.
Otobüs durağındaki orta yaşlı bir kadına yaklaşıp, "Günaydın." dedim. Yüzümde eğreti duran bir tebessümle ona bakarken o da aynı şekilde bana tebessüm etti.
"Günaydın?"
"Şey... acaba bu adresi biliyor musunuz?" deyip elimdeki kâğıdı ona uzattığımda başını hafifçe eğip kâğıda baktı ve gözlerini kıstı.
"Evet, ben de bu sitede oturuyorum. Buraya çok yakın."
Verdiği cevap gerginliğimi biraz azaltırken tebessümüm de genişlemişti.
"Yaa nerede peki?"
Eliyle sol tarafını işaret edip, "Buradan düz gidin." dedi. Gösterdiği yere baktım.
"İlk değil, ikinci aradan dönün. Düz gidin. Zaten bir süre sonra sitenin bulunduğu yer karışınıza çıkacak."
Kağıdı avcumda sıkıp karşımdaki kadına minnetle baktım.
"Çok teşekkür ederim. Hayırlı günler."
Yolu bulmuş olmanın heyecanıyla gösterilen yere doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Beynimde tepinip duran olumsuz düşüncelerden bir kısmı dağılıp gitmişti. En çok evi bulamamaktan korkmuştum. Mehmet Hoca'ya kendim gelebileceğimi söylemişken evi bulamazsam oldukça mahcup duruma düşebilirdim.
Uzunca bir süre yürüdükten sonra söylenilen siteye vardım. Elimdeki kâğıtta yazan bloğu da bulduktan sonra artık tek yapmam gereken hızlı hızlı atan kalbimi susturup zili çalmaktı... Hiç bilmediğim bir yerde, bilmediğim bir deneyimi yaşayacak olmanın tedirginliği asılıydı parmaklarıma. Titriyordu ellerim. Gözlerimi kapatıp, "Bismillahirrahmanirrahim..." diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leylâ
SpiritualYüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden yüzlerce gözyaşı damlası süzülse de, bu sessiz ve yaralayan gönül hastalığından şikayetçi değildi...