"sessiz oturabilir miyiz seninle?
aramızda yaprakların hışırtısından,
ve ceylanların hayata çıkışından
başka bir ses olmadan."-Kemal Sayar
***
Nesibe, uzattığım çayı alıp teşekkür etti. Kendime doldurmamıştım çünkü minik bir çiçekle ilgilenmem gerekiyordu. Kanepeye tutunarak yürümeye çalışan Hafsa'nın yanına gittim. Sırtından destekledim onu. Artık bir yerlere tutunarak ufak adımlar atabiliyordu. Soba harıl harıl yandığı için terlemesin diye üzerindeki yeleği çıkardım. Tulumuyla rahat rahat dolaşması için onu serbest bıraktım. Ne olur ne olmaz diye sobanın yakınlarına oturup ara ara onu takip etmeye başladım.
Nesibe, iç çekip elindeki çayı sağ tarafına, kızından uzak bir yere koydu. Gözlerini tedirgin bir ifadeyle yüzümde gezdirdi. Bir şeyler diyeceğini anladım.
"İyi görünmeye çalışıyorsun, biliyorum. Ama ne yaparsan yap gözlerin duygularını ele veriyor."
Avuçlarımı diz kapaklarıma bastırıp bakışlarımı ondan kaçırdım. Birinin duygularımı okuması beni rahatsız ediyordu; bu Nesibe bile olsa... Kendim dahi onlarla karşılaşmaya cesaret edemezken bir başkasının onları fark etmesini hiç istemiyordum. Yani geçmişimi...
"Onu seviyor musun?" Diye sordu birden.
"İyi biri," dedim Hafsa'ya yaklaşarak. "merhametli... Gözü dışarıda olan bir adam da değil. Bu zamana kadar hiçbir kadına baktığını görmedim."
Hafsa'yı kucağıma alıp havaya kaldırdım. O gülücükler atınca benim de yüzümde güller açtı. Yanaklarına öpücükler kondurdum. Biraz daha gülsün ve o güzel sesini duyayım diye kucağıma bırakıp "ce ee" oyunu oynamaya başladım. Tombul yüzünde, gözünün biraz altında derin bir gamzesi vardı. Gülünce çukurlaşıyordu.
Belki gülünce benim kızımın da böyle tatlı bir gamzesi olacaktı, diye geçirdim içimden. Hafsa büyüdükçe yüzü değişiyordu. Değişimini gördükçe kızımı düşünmekten ve büyüseydi nasıl görüneceğinin hayalini kurmaktan kendimi alıkoyamıyordum.
Nesibe, az önce sorduğu soru için benden başka bir cevap bekliyor gibiydi. Kaşlarını kaldırıp yüzüme bakmaya devam etti.
"Birden nasıl seveyim?" Diye sitem ettim. "Bazı şeyler zaman alır."
"Sevmeyi isterdin yani?" Diye sordu tebessüm ederek.
Hafsa'yı yere bırakıp: "İsterdim" dedim. Emekleyerek annesine doğru gitmeye başladı. "Ona zulmetmemek için isterdim. Aynı evde iki yabancı gibiyiz. Oysa, sevilmeyi hak eden bir adam."
Nesibe, huysuzca göğsüne vuran kızını kucağına alıp eşarbını başından çekti ve önünü kapatarak kızını emzirmeye başladı. Kısa kumral saçları alnına ve yanağına düştü.
"Seveceğini hissediyorum zamanla..."
Bilmiyorum, demedim. Gönlümde hâlâ başka bir adamın hayali gezinirken çok zor, demedim. Sadece susup başımı önüme eğdim. Feracemin eteğiyle oynayıp durdum sıkıntıdan.
***
Taşındığımızdan beri evime gelmek isteyen komşularımı ancak bugün davet edebilmiştim. Birazdan gelirlerdi. Hayatım boyunca bu kadar çok sayıda kişiyi hiç ağırlamadığım için biraz gergindim. Neyse ki Asiye Teyze de gelecekti. Tanıdık birinin varlığı çekingenliğim için iyi bir çareydi.
Patates salatasının ağzını kapattım. Kakaolu keki dilimledim ve el açması ıspanaklı böreği kare kare dilimleyip üzerini bir tepsiyle kapattım. Çayın altını da yaktıktan sonra tek yapmam gereken şey beklemekti. Beş dakika kadar sonra kapı zili çalınca çok beklemeyeceğim aşikar oldu. Koşar adımlarla kapıya gittim. Kulpu aşağı indirdiğimde Asiye Teyze ile göz göze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leylâ
EspiritualYüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden yüzlerce gözyaşı damlası süzülse de, bu sessiz ve yaralayan gönül hastalığından şikayetçi değildi...