-Dört gün sonra-
Elimdeki valizi çekerek hızlı adımlarla havalimanının çıkışına ilerlerken üstümdeki hırkayı kapatmaya çalışıyordum.
Hava bu saatlerde serin oluyordu.
Gece gördüğüm bir haberle apar topar eşyalarımı toplamış İstanbul'un yolunu tutmuştum.
Gerçekliğinden emin olmam gerekiyordu çünkü.
"Taksi!"
Elimle çağırdığım taksi önümde durduğunda valizimi şoföre uzatıp yerime geçtim.
Adam yerine geçtiğinde kısaca gideceğim yeri söyledim.
Annemler hafta itibariyle İstanbul'a dönüyorlardı. Babam burada birkaç işi olduğunu söylemiş artık beni yalnız bırakmak istemediklerini de eklemişti.
Açıkçası bu hoşuma giderdi. Hatta baya baya gitmişti.
Şimdi de eve gidiyordum. Görmek istemediğim şeyi görmeye.
Telefonumu çıkarıp haberi açtım bir kez daha. Hayır ağlamıyordum.
Eğer bu kızla aralarında bir şey olduysa tek seferde bırakırdım Çağanı. Günlerdir bana bunu fark ettirmemek için anlaşılan az konuşuyordu telefonda.
Bende sürekli şirkette olduğunu sanıyordum.
Meğer evimize Duygu girmiş, hatta üç gündür yerleşmişti bile.
Eh bu beni üzmez sadece sinirlendirirdi. Sinirlenmiştim, hem de çok.
Çünkü bana söylememişti. Fikrimi sormamıştı.
Allah aşkına uzaktan aptal gibi mi duruyordum ben!?
Hayır ne sanmıştı yani? Aşkından yataklara düşecek bir kadın değildim ben.
Sadece sinir oluyordum. Birazda üzülmüştüm. Daha yeni yeni güvenimi kazanırken bunu yapması kalbimi kırmıştı evet. Ama bu demek değildi ki ona üzüldüğümü gösterecektim.
"Geldik abla."
Adamın ücretini ödeyip teşekkür ederek indim araçtan. Valizimi alıp evin dışardan görüntüsüne baktım kısaca.
Daha güneş yeni yeni doğuyordu. Sabahın ilk saatlerinde dönmüştüm buraya.
Şu an o kız içerdeyken evim diyemiyordum.
Tek dileğim Çağanın evde olmamasıydı.
Asansöre valizimi itip bende girince aynadaki halime baktım.
Sarı saçlarımı omuzlarıma salık bir şekilde bırakmış, yüzümde uykusuzluğun nedeni olan yorgunluğu taşıyordum.
Ah cidden birkaç saat bile uykusuz kalsam hemen gözlerim kızarıyordu.
Yoksa ağlamamıştım. Ağlamazdım da.
Çağan o evdeyse hele ki görmek istemeyeceğim bir şey görürsem tek kelime dahi etmeden çıkıp gideceğimi biliyordum.
Anahtarı çantamdan çıkarırken titreyen ellerimi yumruk haline getirip yutkundum.
Korkuyordum. Ya içeride Çağan da varsa?
Cidden dediğim gibi yol boyunca kendime verdiğim gazlar gibi üzülmeyecek miydim?
Ben şimdiden üzgündüm aslında sadece bunu ona yansıtmayacaktım o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ
Chick-Lit"Ben hayatta seninle aynı evde kalmam!" burnumu havaya dikip sinirle söylendim. Saçımı başımı yolacaktım şimdi sinirden. "Bende sana çok meraklı değilim ama mecburuz." Ya da bir dakika neden onun saçını başını yolmuyordum ki? ©️Tüm hakları saklıdır.