40

10.8K 824 62
                                    

Masanın üstündeki bilgisayarlara ve dosyalara göz atıp kahve yapmak için mutfağa geçtim.

Evde hummalı bir çalışma yürütülüyordu ve ben meraktan ölecektim.

Belime sarılan kollarla gülümseyip kafamı hafifçe Çağan'a çevirdim.

"Bebeğim,iyi misin?" Kafamı sallarken ona dönüp ellerimi göğsüne koydum.

"Ben iyiyim asıl sen nasılsın? İlaçlarının saati geliyor."

Kafasını eğip burnunu boynumda yavaşça gezdirip dudaklarını tam o noktaya bastırdı.

Kalçam tezgaha çarparken yana doğru eğilmiş boynumu düzeltip güldüm.

"Çağan bir soru sordum."

"Yemin ederim kokun başımı döndürüyor." Kafasını geri çekse bile uzaklaşmamıştı benden.

Belimdeki elleri kazağımın altından tenimi bulmuş okşarken ellerimi ensesine sarıp mırıldandım.

"Bir sonuç çıkmadı mı daha? Kimin yaptığını deli gibi merak ediyorum." Kafasını iki yana sallarken düşünceli bir edayla gözlerini üstümde gezdirdi.

"Senin çıktığın an kameralarda var ama tuvaletin önünü gösteren kamera o sırada kayıtta değilmiş. Çıkan kişi diğer taraftan çıkmış olmalı ki o tarafın kamerası da direk kalabalığa açılıyor. Özkan birkaç dakika içinde bulur ama."

Ellerimi kollarının üstüne indirip destek verircesine okşadım.

"Bulunacak elbet."

"Evet güzelim." Elini ıslak olduğu için önüme dökülen saçlarıma uzatıp parmağına sardı.

"Saçlarını kurut hasta olmanı istemiyorum." Başımla onu onaylayınca yanağıma ufak bir öpücük bırakıp mutfaktan çıktı.

Kaynayan suyu bardaklara boşaltıp elimdeki iki kahve fincanıyla salona döndüm bende.

"Yenge sağ olasın."

"Rica ederim" Çağan'a dönüp mırıldandım. "Bir şeye ihtiyacınız olursa eğer odamdayım."

Elimi tutup bileğimin iç tarafını öptü.

"Teşekkürler güzelim."

Saçlarımı kurutup aynadaki halime baktım. Yarım saatte anca kuruyan saçlarımın uçları iyice yıpranmıştı.

Dudağımı ısırıp saate baktım. Henüz erkendi. Bizimkiler sabah kahvaltıdan sonra gitmişler Özkan'da hemen eve kurulmuştu.

Sabahtan beri uğraşıyorlardı.

Üstümdeki kıyafetleri çıkarıp dar bir kot pantolon ve siyah kazak giydim. Ayağıma turuncu ve mor desenli çoraplarımı giyerken saçımı iki tarafa ayırıp ensemde sıkı bir topuz yaptım.

Lila rengindeki şalımı alıp boynuma sararken siyah kabanımı alıp çantamla birlikte çıktım odadan.

"Yani şu an elimizdeki tek şey Azra'nın çıkışı mı?" Çağanın öfkeli sesiyle duraksarken Özkan konuştu.

"Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun değil mi?"

Ne anlama geliyordu?

"Saçmalama. Azra'dan bahsediyoruz benim nişanlımdan. Sevdiğim kadın hani, hatırladın mı?"

"Ya kardeşim orası öyle ama bilmiyorum." Şaşkınca gözlerim açılırken yanımdaki duvara yasladım elimi.

Benden mi şüpheleniyorlardı?

PERESTİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin