Nefes nefese gözlerimi açtığımda korkuyla etrafıma baktım. Telefonum neredeydi?
Yatağın içinde onu ararken telaşla doğrulup önüme düşen saçlarımı ittim tek elimle. Canımın acısı yüzümü buruşturmama sebep olurken bulduğum telefonuma gülümseyerek bakmak dışında yapabildiğim bir şey yoktu.
Çağan'ın numarasını bulup onu ararken yataktan kalkmış odamda volta atmaya başlamıştım bile.
"Azra, ne oldu bu saatte, iyi misin güzelim?"
"Ben iyiyim, asıl sen? Çok kötü bir kabus gördüm Çağan." uyku mahmuru sesi içimi rahatlatırken yatağa çöktüm.
"İyiyim bebeğim, uyuyordum evde. Hadi kalk bir su iç geçti bak. İkimizde iyiyiz." gözlerimi yumup onu onaylarken "Seni çok seviyorum."dedim.
Bunu söylemek için geç kalmak istemiyordum artık, sürekli söyleyebilirdim.
"Ben de seni çok seviyorum."
"Tamam uyu hadi, sabah görüşürüz."
"Tamam güzelim iyi geceler."
Telefonu kapatıp yatağın üstüne bırakırken koltuğun üstünde duran sargıya baktım. Koluma takmakla uğraşamayacaktım.
Ayağıma terliklerimi geçirip ayağa kalkarken dolabın kapısındaki elbise kılıfına takıldı gözlerim. Kına için giyeceğim elbise bugün gelmişti.
Gelinlik için son birkaç provaya gidecektim sadece. Kılıfın fermuarını açıp elbisenin yumuşak kumaşında elimi gezdirdim.
Öyle güzel bir kırmızıydı ki insanı kendine aşık ediyordu. İlk gördüğüm an büyülendiğim için öylesine çıktığımız bir alışverişte beğenmiş almıştım.
Her şey için törensel aktivitelere gerek olmadığından gelinlik için son prova hariç kimseyi yanımda götürmüyordum zaten.
Elbiseye gülümseyerek bakmayı kesip tekrar yukarı çektim fermuarı.
Her şey sorunsuz ilerliyordu. Çağan ve çocuklar iki günlüğüne Rusya'ya gitmiş hızlıca geri dönmüşlerdi. Normal şartlarda benim de gitmem gerekse bile bu durumda Çağan tarafından engellenmiştim.
Benim de işime gelmişti tabi. Merdivenlerden inmeyi bitirip mutfağa girdim. Büyük bir bardak suya ihtiyacım vardı.
Babamı sırtı kapıya dönük bir şekilde mutfak masasında otururken bulunca gülümseyip yanına yaklaştım.
"Uyku mu tutmadı?"
"Kan şekerim düştü, annenin yaptıklarından sonra." Gülmemek için dudağımı ısırırken çikolatalı mısır gevreği dolu kasesine kıskanan gözlerle baktım.
Babam gözlerini devirip ayağa kalkarken dolaptan bir şişe su çıkarmış karşısındaki sandalyeye oturmuştum.
Önüme bir kase ve kaşık bırakılırken birkaç saniye içinde kase süt ve gevrek ile dolduruldu.
"Hadi ye, akşam düzgün bir şey yemedin zaten."
"Canım hiç istemiyor yemek yemeyi." Omuz silkip kaşığı kaseye daldırdım.
Babam da benim gibi dolu bir kaşığı ağzına atarken son lokmamı da yutup konuştum.
"Annem seni affetmedi mi hala?"
"Yok, bu gidişle affetmeyecek." Bir kaşık daha alıp çiğnerken diyeceklerimi düşünüyordum.
"Ama o sana kıyamaz." Kapıda gördüğüm annem dümdüz suratıma bakarken "Yine bu haklı olduğu gerçeğini değiştirmiyor." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ
Chick-Lit"Ben hayatta seninle aynı evde kalmam!" burnumu havaya dikip sinirle söylendim. Saçımı başımı yolacaktım şimdi sinirden. "Bende sana çok meraklı değilim ama mecburuz." Ya da bir dakika neden onun saçını başını yolmuyordum ki? ©️Tüm hakları saklıdır.