Salıncakta bir ileri bir geri sallanırken hemen önümdeki şezlongda meyve tabağından üzüm yiyen Sıla konuşmaya başladı.
"E gitti mi şimdi?"
"Yok kız gider mi ömrümü yiyecek önce." Gözlerimi devirip şeftali dilimini ağzıma attım. Güneş başıma geçmişti galiba kendimi iyi hissetmiyordum.
"Beraber döneceksiniz o zaman?" Şu kızın meraklı halleri bitiriyordu beni he.
"Uçak biletimi aldım ben onu bilmiyorum arabası burada mı acaba?"
"Burada olsa neden taksiyle döndük dün gece?" Oda doğruydu.
Havuzun girişinde omzunda havlusuyla bize doğru yürüyen Çağanı görünce kafamı arkaya yasladım.
Ben kesin bütün sorunları üstüme çekiyordum ya başka açıklaması olamazdı bunun.
Hayır aynı otelde olabilirdik ama neden dibimizde güneşlenmek zorundaydı sanki.
"Merhaba Sıla." Gözlerimi devirdim.
Dün akşam enişte muhabbeti yüzünden dalga konusu olmuştum resmen. Bakıp bakıp gülüyordu bana.
"Sana da merhaba çakma enişte. Ama ben gerçeğini bulup Azra'yla yapacağım aklıma koydum." Acaba ne düşünüyordu yine sinsi sinsi?
"Ne gerçeği?" Çağan yanımdaki şezlonga uzanıp gözlüklerini hafifçe indirdi.
"Gerçek enişte. Sen sahtesin işte gerçeği lazım bana. Sonuçta İstanbul'da da görüşmeye devam edeceğiz değil mi Azra?"
Salıncaktan kalkıp şezlonga yürürken mırıldandım.
"Hı hı tabi." İkisini de engelle tuşuyla hayatımdan çıkartmak istiyordum ama ne yazık ki teknoloji o kadar gelişmemişti.
Sıla'yı sevmiştim ama Çağan ile birlik olduklarında beni deliye çevirebilirlerdi.
Yani sıkıntıydı, sıkıntılıydı.
"Azra bu tarz şeyleri istemiyor sanıyordum." Çağan merakla bana döndüğünde omuz silktim.
"Kimse yalnız yaratılmamış der annem. Ama daha vakti var istemiyorum şu an."
İlerdeki kumral bar kısmında oturan çocuktan gözlerimi çektim.Dik dik buraya bakıyordu amacı neydi acaba?
Hayır umarım Sıla'dan hoşlanmıştır çünkü ben kendimde kafasına oturduğu sandalyeyi geçirecek potansiyeli görüyordum.
Of yalnız başıma yaşadığım şehirde kendimi savunmam işten bile değildi. Buna mecburdum ve herkese karşı aynı yaklaşıyordum.
Önyargılı.
Garsonun getirdiği limonataları alıp küçük bir yudum içerken Çağan telefonundan başını kaldırıp mırıldandı.
"Annem arıyor."
"Ne güzel işte kadın oğlunu bir an boş bırakmıyor." Yalandan da gülümsedim.
Sonuçta doğruyu söylüyordum ama hissettiklerim kesinlikle bu değildi.
Gözlerini devirip telefonu açtığında Sıla gülümseyerek üstündeki elbiseyi çıkardı.
"Havuza gireceğim sende gelirsin çakma kaynananla konuştuktan sonra."
"Sıla seni vallahi geberteceğim." Kıkırdayıp yerinden kalkınca sırtımı şezlonga yasladım.
Uykum vardı biraz. Saat çok geç değildi aslında ama erken kalkmıştım. Sıla kahvaltıyı da kaçırmayalım diye sabahın köründe odama gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ
Chick-Lit"Ben hayatta seninle aynı evde kalmam!" burnumu havaya dikip sinirle söylendim. Saçımı başımı yolacaktım şimdi sinirden. "Bende sana çok meraklı değilim ama mecburuz." Ya da bir dakika neden onun saçını başını yolmuyordum ki? ©️Tüm hakları saklıdır.