"Nerede?" Hastanenin kapısında denk geldiğimiz İlker önümüze düşüp bizi Çağan'ın yanına götürürken korkuyla sordum.
"İyi, iyi değil mi? İlker bir şey söyle!" Bakışlarını benden kaçırıp "Biz de bilmiyoruz." Dedi.
"Ne demek bilmiyoruz? Hem sana kim haber verdi,nasıl geldin?"
"Aynur teyze Çağan'ı aramış, konuşurlarken olmuş kaza. Nerede olduğunu öğrenmek kolay oldu." Kafamı sallayıp yutkunurken kendi aileme baktım.
Babam askerliği süresince çok silah arkadaşı kaybetmişti, bu duruma alışık olduğundan sanırım dimdik duruyordu.
Benim tam tersimdi yani. Ben bu duruma alışamazdım. Hele ki Çağan söz konusuyken.
"Ne bu gelemedik bir türlü, merdivenden çıksam daha çabuk olurdu!" Asansör sonunda durunca hızlıca indim.
Aynur teyze ve Ahmet amca(?) koridorun sonundaki koltuklara oturmuşlardı.
Aynur teyzenin yaşlı gözlerinden bakışlarımı çekip kafamı kaldırarak önünde oturdukları kapıya baktım.
Ameliyathane.
"D-durumu nasılmış? Niye ameliyathanede?" Sıla'nın koluna sıkıca tutunup ayakta kalmaya çalışırken herkes sessizdi.
"Ne olmuş ki o kadar?" Bütün gücüm sanki ağızlarından çıkacak şeye bağlıydı.
Çok mu kötüydü? Biri de çıkıp bir şey neden söylemiyordu?
"Azra gel güzelim, gel otur şöyle. Bir şey olmaz ona bilmiyor musun sen ne inatçıdır Çağan."
"İlker ne olur öğren durumu nasıl bilmek istiyorum." Gözyaşlarım akmak için burnumun direğini sızlatsa da ağlayamadım.
Daha görmemiştim onu ağlamak istemiyordum.
Ameliyathanenin kapısı açılınca o tarafa yöneldik hep birlikte.
"Oğlum nasıl? Bir bilgi verin meraktan ölüyoruz burada." Aynur teyzenin sesiyle hemşire mahcup ve sıkıntılı bir yüz ifadesine büründü.
"Şu an ameliyat devam ediyor. Başını çok sert çarpmış ama doktorlarımız elinden geleni yapıyorlar emin olabilirsiniz. Size en net bilgiyi başhekimimiz verecektir."
Baş hekim mi? Başını ne kadar kötü çarpmıştı ki baş hekim bile ameliyatına giriyordu.
Nerede olmuştu bu kaza? Aklımı yitirecektim resmen.
Her şey iyiyken nasıl böyle tepetaklak olmuştuk?
Kafamı duvara yaslayıp gözlerimi yumdum. Elbet bitecekti bu ameliyat. Elbet çıkacaktı Çağan içeriden.
O zamana kadar dayanmam gerekiyordu. Yanımda annem ve Sıla'nın konuşmalarını duyuyordum ama gözümün önündeki Çağan manzarası daha güzeldi.
"Azra?" Koluma yapılan baskıyla gözlerimi açarken yanağımı silen anneme baktım.
"Bebeğim ağlama. İyi olacak." Ağlıyor muydum?
Fark etmemiştim bile. Kafamı sallayıp ayağa kalktım.
Dakikalar geçmek bilmiyordu sanki. Başım patlayacak gibiydi.
Görüşüm bulanıklaşırken gözlerimi kapatıp açtım. Babam ve Ahmet amca yan yana oturmuşlar sessizce oturuyordu. Annem de Aynur teyzeye destek olmak için yanına geçmişti.
Koridor boyunca yürürken kafamın içinde Çağanın konuşmaları yankılanıyordu.
Onu evden ben göndermiştim. Ama mecbur kalmasam göndermezdim. Allah kahretsin ki mecbur kalmıştım işte.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ
ChickLit"Ben hayatta seninle aynı evde kalmam!" burnumu havaya dikip sinirle söylendim. Saçımı başımı yolacaktım şimdi sinirden. "Bende sana çok meraklı değilim ama mecburuz." Ya da bir dakika neden onun saçını başını yolmuyordum ki? ©️Tüm hakları saklıdır.