Merhabalar arkadaşlar , yeni hikayemin kısa giriş bölümü ile karşınızdayım. Evet İtalyan ve evet mafya , uyarmak istiyorum ki vıcık vıcık bir aşk hikayesi değil maalesef. Pablo'nun çok fazla yüzünü göreceğiniz ve her yüzünde de Eylül'ün yaşadığı acıyı hissedeceğiniz bambaşka bir hikaye.
İlk on bölümde kurguyu yerleştirip sonraki bölümlerde yavaş yavaş yerleştirdiğim bir hikaye.
Uyarıyorum!!! Okuduğunuz her bölümde diğer bölümün gizemiyle karşılaşacaksınız ve kafanız çok karışacak. Kim kimdir belli değil gibi geldiğinde bir sonraki bölümde şaşkınlıkla tırnaklarınızı yiyeceksiniz.
Her şey ancak finalde netlik kazanacak ve son satıra kadar hiç bir şeyden emin olamayacaksınız. Karakterleri az çok tanımanız için ufacık bir bölüm hazırladım.
Herkese iyi okumalar diliyorum.
Pablo, hırçın bir avcı gibi karşısındaki kadının soyunmasını izledi. Esmer teninden kayan beyaz saten kesinlikle kanını kaynatıyordu. Elinde tuttuğu telefonu keyifle kapayıp karşısındaki kadına doğru ilerledi. Sonunda eski dostu Enzio 'yu açacağı restoranın başına geçmeye ikna edebilmişti. Şimdi işi bir kenara bırakıp ateşli esmeriyle geçireceği dakikalara odaklanmalıydı. Çırılçıplak bekleyen kadının arsızlığından hoşlanmamış olsa da dolgun göğüs uçlarının sertliği ne kadar arzulu olduğunu gösteriyordu. Kadın yaklaşıp kravatını çıkardığında aklına gelen şeyle dudakları kıvrıldı. Kadını yatağa fırlatıp ellerini ve ayaklarını kravatıyla bağladı. Daha fazla duygusuz dokunma ve temas istemiyordu. Tek isteği içinde biriken arzuyu söndürüp uyumaktı. Kadının arkasına geçip sertçe kendini kadının içine kaydırdı. Kadından gelen acı çığlık iyice hızını arttırmasına sebep olmuştu. Çok sert, yırtarcasına gidip geliyordu kadının içinde. Kadından gelen boğuk inlemeler arzusunu kamçılıyor hareketlerini sertleştiriyordu. Son bir hamleyle kükreyerek sona ulaştığında altındaki kadının tatmin olup olmadığını umursamadan geri çekildi ve banyoya doğru ilerledi. Yarın İstanbul'a gidip eski dostunun veda yemeğine katılacak, Enzio'yla birlikte dönecekti.
Gözlerini korkuyla açtı Eylül. "Aman tanrım uyuyakaldım." Diye sıçradı yataktan ve hemen saatini kontrol etti. Geç kalmamıştı ama İstanbul trafiğine de güven olmazdı. Bugün Enzio 'nun veda yemeği vardı. Kendine çok emek veren, bildiği her şeyi neşeyle öğreten yaşlı İtalya'ndan ayrılmak hiç istemese de onun mutlu olacağını bilerek yataktan heyecanla zıpladı. Önce anne ve babasını sonra da abisimi ve yengesini kaybetmiş yolun sonunda olduğunu düşünürken karşılaşmıştı yaşlı adamla. Hayata tutunması için yeni bir sebep vermişti. Artık sevdiklerini uğurlamak istemiyordu. "Keşke cesur olup onunla İtalya'ya gidebilsem" diye çok düşünmüştü. Enzio'nun Babacan tavırları , yaşadığı acılara rağmen neşeyle hayata bağlanması ve işini aşkla yapması çok iyi geliyordu yorgun ruhuna.
"Ben buradaki günlerimi doldurdum artık, sen hiç sahip olamadığım kızım gibisin ama sen de buradaki günlerini doldurmadan benimle gelemezsin. Teklifim yaşadığım süre boyunca geçerli. Bir gün geleceğini biliyorum. " diyerek İtalya'ya döneceğini açıklamıştı. Her gün anne ve babasının hayaliyle koca evde yaşamaktan çok yorulmuş olmasına rağmen cesaret edemiyordu.
Banyodaki işlerini halletti ve hemen üzerine kot gömleğini ve kotunu geçirip makyaj yapmak için odada ilerledi. İri ela gözleri uyuyamadığını belli ediyordu. Ufak dokunuşlarla doğal güzelliğini ortaya çıkardı. Gömleğini önünde bağlayarak ipek esmer tenini açıkta bıraktı. Yeni alıştığı minik İtalya'nı ferrarisine atlayıp kendini serin bahar sabahına bıraktı.Bir sevdiğini daha uğurlayacağı için içi buruk olan Eylül, ertesi sabaha İtalya'da gözlerini açacağını bilmeden restorana doğru arabasını sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN PENÇESİNDE
RomanceElindeki kadehi ağır ağır dudaklarına götürürken hareketlerimi inceliyordu. Gitmemi istemediğini biliyordum yine de emin olmak zorundaydım. Bakışlarımı üzerinden çekip kapıya doğru çevirdim. Adımımı atacakken kolumdan tutarak yüzlerimizi birleştirdi...