Bölüm geç geldiği için özür diliyorum. Sıkı takip edip gerçekten destek olan sevgili arkadaşlarım için yazmaya devam ettiğimi belirtmek istiyorum. Binlerce kişinin okuyup destek vermediği başka bir bölüm için herkese iyi okumalar diliyorum.
"Ant, sadece derin nefes almak istedim ve bunun farkında bile değilim ve Pablo lütfen öyle bakmayı keser misin? İyiyim diyorum!"
Üç gün önce hastaneden çıkmıştım ve her ne kadar verdiğim karar için Marcus'un operasyonunu bahane etmiş olsam da tek istediğim Ant'ın özgür ve mutlu olmasıydı. Pablo ile belki de ilk kez aynı takımdaydık ve ilk görevimiz; birbirini çok seven, hatalarını telafi etmeye çalışan mutlu bir çift olduğumuza Ant'ı inandırmaktı. Aramızda süresi belli olmayan bir ateşkes yapmıştık. Bu ateşkes süresince huzurla dinlenmek ve gücümü toplamak istiyordum. Pablo ile ne olduğumuz belli olmadığı gibi ne olacağımız da belli değildi. Hastaneden çıkarken doktorun söylediklerine bakılırsa , büyük ihtimalle anne baba da olamayacaktık. Verilen kan ve demir tedavisi ile yükseltilen değerlerim tam umudumu körüklemişti ki bebeğimi bana bağlayan kordonun , besinleri yeterli miktarda bebeğime iletemediğini öğrenmiş olmuştum. Ben kendi adıma pes etmemiştim ancak Ant ve Pablo, artık bebekle ilgili konuşmuyorlardı. Vücudum onların yerine de ümitlenecek kadar hormon üretebildiği için karamsarlığa kapılmadan dikkatle üzerime düşeni yapıyordum.
Pablo, yepyeni bir ev almıştı ancak benim de beğendiğime emin olmak isteyerek hastane çıkışı evi göstermişti. Çiftlik şehre uzak olacağı için ev hazır olana kadar düğün yemeğinin yendiği otelde kalmaya karar vermiştik. Daha çok ben öyle istemiştim çünkü Pablo, orda son yaşadıklarımı düşünerek bana iyi gelmeyeceğini söyleyip durmuştu ve ilk defa Ant'la aynı tarafta aynı fikirde olabilmişlerdi. Bu bile inadımı körüklemeye yetmiş olacaktı ki üç gündür o otelde her hangi bir depresyon belirtisi göstermeden kalabiliyordum.
Her gün iç mimarlarla yeni eve gidip evin yavaş yavaş hayalimden gerçeğe dönüşmesini izleyip günlük hareket kotamı doldurmuş oluyordum. Hızla toplanan Ant kontrollerini aksatmıyordu ve beni memnun edecek şekilde kendine dikkat ediyordu. Benim için. Pablo'yla işler yolunda gitmezse karşısında durabilmek ve yine hayatını bana göre yönlendirmek için hızla toparlanmaya çalışıyordu.
"Sevgilim, acıkmadın mı?"
Az önceki çıkışımı görmezden gelen Pablo'nun sorusunu aynı şekilde görmezden gelerek Ant'a döndüm.
"Sen bütün gün nerdeydin?"
Ant, tilki gibi bakışlarını bir bana bir Pablo'ya kaydırıp bizi tartarak cevap verdi.
"Hani bana hastanede kocana şans vermek istediğini söylemiştin ya canım!"
Canım derkenki vurgusu bir kaç gündür yaptığı gözlemlerinin onu tatmin etmediğini anlatmaya çalışıyordu adeta.
"Ben de sizi yalnız bırakmaya çalışıyorum ama görüyorum ki yalnız bıraktığım sadece sensin. Bak Eylül eğer benden gizli başka bir iş peşindeysen bu kez acımam!"
Ant'ın söylediklerini sindirmeye çalışırken aniden ayağa kalkan Pablo'nun elini yakalayabilmiştim.
"Hey hey orda dur bakalım! Benim yanımda benim karımı tehdit edemezsin sen!"
Ant'ın oturduğu yere daha da yayılmasını ve yüzündeki alaycı ifadeyi gördüğümde Pablo'yu kışkırtacağını anlamıştım.
"Karın mı? Hadi ama Pablo, Carine senin karın değil, benim öz kız kardeşim. "
Kendi kimliğimi kullanmak istediğimi söylediğimde Pablo, saygı duymuştu ve engel olmak için bir şey yapmamıştı. Her ne kadar şaşırsam da gerçekten de konusunu bile açmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN PENÇESİNDE
RomanceElindeki kadehi ağır ağır dudaklarına götürürken hareketlerimi inceliyordu. Gitmemi istemediğini biliyordum yine de emin olmak zorundaydım. Bakışlarımı üzerinden çekip kapıya doğru çevirdim. Adımımı atacakken kolumdan tutarak yüzlerimizi birleştirdi...