Herkese iyi okumalar diliyorum.
"Kaldırın bunu! Yarasına baktırın!" Dedikten sonra arabaya binip Ant'la konuşmak için telefonumu çıkardım. Ondan da bir cevap alamazsam eğer Fransis'in karşısına çıkacak kadar gözüm dönebilirdi. Daha fazla Pablo'nun benim için bana eziyet etmesine seyirci kalamazdım. Belki de Dany doğru söylüyordu, ben Arthur'un kızıydım ve kendi işimi kendim yapmam gerekiyordu ama kimse beni, Eylül ile Carine arasına sıkıştırılan üzerine de Leone ile baskı kurulan beni, sadece ben olma isteğimi görmüyordu. Herkes için bir ismim ve o isme göre yapmam gerekenler vardı.
Pablo'nun Leone'siydim ve onun gölgesinde yaşamak zorundaydım. Pablo için Eylül'düm ve dünyayı bilmeyen aptal bir kız çocuğuydum, gerçi şimdi daha kötüsü de olabilirdim de. Dany ve diğerleri için ise Arthur'un kızıydım ve her türlü işi gizlice çevirebilip sinsilik yapabilirdim. Kimse ama kimse kim olduğumu sormuyor hatta ilgilenmiyordu bile. Ant dışında.
"Ant, nasılsın bitanem, seni çok özledim. " gözlerim kendiliğinden dolmuştu. Kendi kendimi kim olduğumla ilgili doldurup Ant'ı aramam hataydı belki de.
"Bebeğim, noldu sana böyle sesin çok kötü geliyor? Daha dün konuştuk iyiyim dedin?" Hemen telaş yapıp şu an buraya gelmek için aklından planlar yaptığına emindim.
"Ant, Fransis beni arıyor her yerde. " abime oyun oynayacak olmak canımı sıkıyordu ama arkamdan dönen işlerden de sıkılmıştım artık.
"Biliyorum tatlım, Pablo sana ulaşamayacağına garanti verdi bana. Sen içini rahat tut lütfen. Yanına gelmemi ister misin?" Gelme diyecektim ama biliyordum ki yine de gelecekti. Bu sorunu çözebilirsem eğer Ant'in gelmesine de engel olmak için bir şeyler uydurmam gerekecekti.
"Ant, benden ne istiyor bu adam? " gözlerimi sımsıkı kapatım , Ant'ın gerçekleri söylemesini bekledim.
"Bebeğim, babama ait olan limanı istiyor. Babam her şeyi sana bırakınca ve sen de malların kontrolünü bana verince önce benden istedi ama alamayacağını anlayınca da sana geldi. Merak etme senden de alamaz. "
Liman? Babam? Herşeyi bırakmak? Ben bunları neden bilmiyordum peki? Pablo bana asla saygı duymuyordu ama suç benimdi. Saygı, söz alınarak sağlanamazdı ve ben Pablo 'dan bunun sözünü istemiştim. Aptaldım işte Pablo haklıydı.
"Neden bu kadar çok istiyor? Buraya gelip hayatını tehlikeye atacak kadar değerli mi ?"
Telefondaki çaresiz sessizlik Ant'a ait olduğu için anlam kazanıyordu. Pablo'nun kararları ile benim öz benliğim arasında kalmıştı. Neyi tercih ettiği belli olduğu içinse çaresizdi. Kendi kendime Ant'ı bir daha asla bu pozisyonda görmeyeceğime söz verdim. " Pablo, sana her şeyi anlatmamış anlaşılan."
Pablo, bana babamın her şeyi bana bıraktığını da anlatmamıştı. Ant'ın olan her şeyin şu an sadece yönetiminde ama bana ait olduğunu bilmek çok rahatsız ediciydi. Kendince iki babamdan da kalanlara ulaşmamı engellemiş, hiç bir şeye dokunmamış, hakkımı korumuş ama benim de dokunmama engel olmuştu. Her ne kadar Ant'ın bundan rahatsız olmadığına emin olsam da yine de abimin hakkını yiyemezdim. İstediği bir limansa eğer alabilirdi o adam, zaten liman sahibi olmak benim neyimeydi ki? Adımı taşıyan, sahibi olduğum , hayalini kurduğum restorana bile gitmek için Arthur'un kızı olmak zorunda kalıyordum. Sorun etmeyecektim. Böylece hem kendimi hem de sevdiklerimi korumuş olacaktım. "Anlatmadı abi, limanı verelim olmaz mı ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN PENÇESİNDE
RomanceElindeki kadehi ağır ağır dudaklarına götürürken hareketlerimi inceliyordu. Gitmemi istemediğini biliyordum yine de emin olmak zorundaydım. Bakışlarımı üzerinden çekip kapıya doğru çevirdim. Adımımı atacakken kolumdan tutarak yüzlerimizi birleştirdi...