"EĞER"

18.6K 743 122
                                    

Herkese iyi okumalar diliyorum.

"Eğer" demişti Pablo. Hem bir sürü vaat içeriyor hem de tüm vaatleri kuytu ormanının derinlerine gizliyordu. Şimdiden beni tekrar öpmesini istiyordum ve zamanı belirsiz belki de imkansız bir ana kadar beklemek zorunda kalacaktım.

Pablo uzaklaşınca, Dace avuçlarındaki ellerimi serbest bıraktı. Pablo'nun ortaya attığı bomba şimdi patlayacaktı , belliydi.

"Neler olduğunu konuşmak istersen dinlerim. "

Kafamı olumsuz anlamda salladığımda ısrar etti.

"Amacım seni yargılamak değil güzelim. Seni anlamak istiyorum. "

Dace 'le konuşmak için bu gün derslerime girmemiştim ve neredeyse akşama kadar oturup olan biten her şeyi konuşmuştuk. Kendi güvenliğimi tehlikeye atıyordum belki ama akıl güvenliğim de önemliydi. Rosa da artık olmadığına göre içimi döküp rahatlamam gerekiyordu ve Dace 'in de en az benim kadar zor zamanlar yaşadığını öğrenmiştim. O da kendini anlatarak sırlarını söylediği için bir nebze de olsa güvenmiştim.

Ablasını, babasının kirli işleri yüzünden kaybettiğini ve bu sebeple ailesini, ülkesini, her şeyi arkasında bırakarak önce Amerika'da şansını denediğini ancak babasının kolunun oraya da uzanıyor olmasından dolayı orayı da terk edip İtalya'ya geldiğini anlatmıştı. Kirli işlerden kastının ne olduğunu bilmiyordum ve anlatmadığı için saygı duyarak sormamıştım da.

Dace'e ailemin işinden, İstanbul 'daki hayatımdan, abimin ölümüne kadar olan şeyleri onun gibi üstü kapalı anlattığımda ortak bir acımız olduğunu da öğrenmiş olmuştuk.

Sıra İtalya'ya, dolayısıyla Pablo'ya geldiğinde ise nerden başlayacağımı bilememiş Enzio'dan bahsederek durumu kurtarmıştım. Hem çok yakın hissedip hem de bir şeyler saklamak zorunda kalmış olmak ise çok büyük bir çıkmazdı benim için.

Pablo'ya olan duygularımı açıkça ifade ettiğimde ise gözlerinde yakaladığım ufak hüzün kırıntıları dışında başka bir yorum yapmamıştı.

"O kadar masum ve temizsinki, Pablo seni asla bırakmaz. " diyerek kafamı karıştırmış olmasının dışında hiç bir şey söylememişti.

Dace'le her şeyi yoluna koyduğumuza sevinemeden eve gitme vaktinin gelmesiyle içimi tuhaf bir korku kaplamıştı.

Arabamı ortak garaja park ederken kulağıma gelen kahkaha sesleri hiç beklediğim bir şey değildi. Bahçeye hazırlanmış yemek masası ise aklımın ucundan dahi geçmezdi. Saati kontrol edip geç kalıp kalmadığıma bakma gereği duyacak kadar şaşkındım. Pablo, Armando, Dany ve orta yaşlarda çok şık bir adam bahçe koltuklarında karşılıklı oturmuş ve komik olduğu belli olan bir şeyler konuşuyorlardı, İtalyanca. "Pablo'yu üzgün görmek isterdin değil mi Eylül, sen olsan iki yıl yataktan çıkamazdın. " gerekli gereksiz yerlerde doğru tespitler yapan iç sesime göz devirmek istemiştim ancak beni farkeden bakışlarla kendimi durdurmak zorunda kalmıştım.

"Eylül, seni bekliyorduk yemek için. "

Pablo'nun dün çift karakterli olduğuna karar vermiştim ve şu an pişman oldum. Pablo en az üç karakteriydi, en azından şu anda benimle bu kadar rahat konuşacak kadar umursamazdı.

"Ben çantamı bırakıp ellerimi yıkayıp geliyorum. "

Aslında girdiğim şoktan çıkıp geliyorum demek daha doğru olurdu ancak bu şartlarda bu kadar dürüst olmaya gerek yoktu. Yüzümü, makyajımdan dolayı yıkayamayacağım için ellerimi yıkayıp boynumu soğuk suyla serinlettikten sonra , parfümümü tazeleyip bahçeye doğru ilerledim. Hala neşeli bir sohbet içindelerdi ve en azından neye güldüklerini öğrenebilecektim.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin