KALP

26.3K 1K 110
                                    

Herkese iyi okumalar diliyorum...

"Eylül, ben uyumadığını düşünerek kapıyı çaldım. Üzgünüm, uyandırmak istemedim. "

Pablo 'yu karşımda görmenin şaşkınlığı bitmeden bir kez de söyledikleriyle dumura uğramıştım ve balık gibi açılan ağzımı biraz geç farketmiştim.

"Hayır hayır! Henüz uyumadım. Önemli bir şey mi oldu?"

"Bu akşam Fransa 'ya gideceğini söyledin, açıkçası ben burda kalacağını düşünerek plan yapmıştım. Bu konuyu sence de konuşmamız gerekmez mi?"

Pablo'nun hafif kırılmış sesi istemsizce sinirlenmeme neden olmuştu. Bir gün önce benden bıktığını söylerken şimdi gideceğim için kırılmaya hiç hakkı yoktu. Kelimeler ağzımın içine doluşuyorken iç sesime kulak verdim. "Sakın duyduklarından bahsetme. "

Zorlukla yutkunup direk gözlerinin içine baktım.

"Sabahı beklemeyemez misin?"

"Sabah erken çıkmam gerekiyor, eğer uykun yoksa durumu tekrar gözden geçirelim mi?"

"Şöyle yapalım, sabah birlikte çıkalım beni Enzio'nun yanına bırakırsın, ordan da Armando ile buluşuruz, seninle de yolda konuşmuş oluruz. Böylece kimse kimsenin vaktini de almamış olur. Ne dersin?"

Yeşil gözlerini hoşnutsuzlukla kapadı  ve bi süre bekledi. "Çok kızdı, sakinleşmeye çalışıyor. " iç sesime hak vererek bekledim.

"Tamam dediğin gibi olsun. "

"Yarın sabah görüşmek üzere. "

Kapıyı kapatırken duyduğum homurdanma bir an duraksamama sebep oldu. "Testardo" (inatçı) bana mı demişti diye şaşırarak cevap vermek için tekrar kapıyı açtım ancak çoktan merdivenleri inmişti. Birden boş bulunup söylediğini anladığımı öğrenmesini sağlayacak olmamdan dolayı tedirgin olmuştum. Bir an önce İtalyanca bildiğimi söylemeyi aklımın bir köşesine yazıp kapımı kapadım.

Sabah erkenden demişti ama kaç olduğunu söylememişti. Yaşadığım günün ağırlığı ve Fransa'ya gitme kararım uykumu kaçırmaya yetmiş, yatağın içinde dönmekten sıkılarak erkenden uyanmıştım. Şimdi de Pablo'yu kızdırmamak için güneşle birlikte yataktan kalkıp dolabın önünde dikiliyordum. Söylediklerinin kalbimi kırmış olmasının dışında, haklı olduğunu da düşünüyor olmam artık kendime gereken özeni göstermemi sağlamıştı. Nasıl yapılacağını bilmiyor da olsam, benim için hazırlanmış kıyafetlere güveniyordum. Riske girmemek için yine tek parça giyinmek zorunda olduğumdan siyah , vücudumu saran , kare yaka diz altında biten bir elbiseyi elime alıp ayakkabılara doğru ilerledim. Tüm gün dışarıda olacağımı varsayarak ince topukluları eledim. Gözüm gümüş pırıltıları olan kalın, kısa topuklu ayakkabılara takıldığında tereddütle uygun bir çanta bulup bulamayacağıma bakındım. Gümüş rengi , geniş ve üzerinde MK yazan çantayı içine lazım olabileceğini düşündüğüm şeylerle hazırlayıp en korktuğum yere ; makyaj masasına oturdum. Parıltılara rağmen günlük duran , büyükçe çantaya uygun olması için saçlarımı uzun uğraşlarla dağınık,  doğal görünümlü bir topuz yapıp gündüz makyajı için lazım olabilecek şeyleri çıkarmaya başladım. "Bunun bir kursu olması lazım." Diye söylenen iç sesime hak vererek tüm yüzüme güneş kremi sürüp kullanacağım renkleri kafamda oturtmaya çalıştım. Çakır gibi olan ela rengi gözlerime alttan ve üstten belli belirsiz siyah renk uygulayıp yanaklarımı hafifçe belirginleştirdikten sonra tüm kirpiklerimi rimelle aynı derecede boyamak için uzunca mücadele edip pembe tonlarında bir ruj sürüp makyajımı tamamladım. Aynada gördüğüm surat ; filmlerdeki ya da okuldaki bakımlı kızlara benzediği için biraz rahatlamış da olsam , yanlış bir şeyler yapıp yapmadığımı tam olarak bilemiyordum. Böyle zamanlarda annemin yokluğu daha çok kalbimde hissedilir olmuştu ve aklıma gelen şeyler yüzünden onca uğraş verdiğim makyajımı dağıtmamak için gözyaşlarımın akmasına izin vermedim. Mutfağa ilk kez yemek yapmak için değil de Josie'e nasıl göründüğümü sormak için gitmeye karar verdim.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin