Bahçeden içeri açılan , sürgülü , cam kapıyı geçebileceğimiz kadar açıp önündeki tülden kapıyı aralayarak içeri giren adama hayranlıkla bakıyordum. Film sahnesi gibi bir hayatın kapısını açıyormuş gibi hissetmemin normal olmadığını elbette biliyordum. Yine de kendimi , kötü adamlardan kaçmak zorunda kalan masum kız gibi hayal etmek çok eğlenceli geliyordu."Neye gülüyorsun sen orda ?"
Duyduğum sesle irkilerek , yakışıklı ama kahraman olmayan adama doğru bakışlarımı kaldırdım. Çemkirmek üzere ağzımı açtığım sırada , evin içinden yanımıza koşarak gelen iri yarı adamdan dolayı ağzımı kapatmak zorunda kaldım. Adam Pablo'nun kulağına eğilerek elleriyle görmemem için kalkan yapıp fısıldadı. Dudak okumayı bildiğimi nasıl bildiğine şaşırmış olsam da gayri ihtiyari bir refleks olarak da yapmış olabileceğinden üzerinde durmadım.
Söyledikleri Pablo'nun canını sıkmıştı, her ne kadar ifadesiz olsa da bunu hafifçe kıstığı gözlerinden anlamak mümkündü. Abimin ısrarıyla gittiğim beden dili anlama eğitimi her zaman işime yaramıştı. Çoğu insanı bu şekilde rahatça okuyabiliyordum ancak sıkılmış olmalarına rağmen ilgiliymiş gibi yaptıklarını görmek hiç de kolay olmuyordu. Yine de bilmemeyi tercih ederdim. Sanırım cahillik mutluluktur sözüne inananlardanım. Öte yandan bir gün yönetmek zorunda kalacağım restoranlar için karşımdakini rahatça okumanın da avantajlı olacağından eminim.
Pablo , hadi dercesine eliyle yolu gösterdiğinde bir kez daha dalmış olduğumu farkederek hemen arkasından yürüdüm. Evin ana kapısının hemen yan tarafında, üzeri heykellerle dolu olan bir nişin önünde durduğunda öncelikle şaşırmış olsam da bereket tanrısı heykelini yerinden oynatarak niş görünüşlü kapının duvardan ayrılmasını sağladı. Kesinlikle etkileyici olduğunu düşünürken rahat tavırlarla içeri girdi. Kapıda şaşkınca bakakaldığımı farkedip bir kez daha arkasını dönerek bıkmış bir ifadeyle yüzüme baktı. Başıyla hadi dercesine içeriyi işaret edince , her gün gizli kapılar görmediğimi söylemek üzereydim ki içeriye adımımı atarak şaşkınlıkla söyleyeceklerimi unuttum. Yine!!!!!
İki katlı loft tarzında dizayn edilmiş hayal gibi bir kütüphane ile karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordum. Odanın bahçeye bakan tarafı tamamen camdı ve tüm bahçe sanki odanın devamıymış gibi gözler önündeydi. Diğer duvarlar eğimli üç büyük raf ve sayısız kitapla yerden tavana kadar devam diyordu. Kitaplar belli renklere ya da büyüklüklere göre dizilmemişti. Demek oluyor ki konulara veya tarzına göre sıralanmıştı. Tekrar arkamdan bıkkın bir ses duyarak başımı masasına oturmuş Pablo'ya çevirdim.
"Etrafı istediğin kadar incele ama önce konuşmamız lazım Eylül ."
"Kusura bakma ama her gün gizli kapılar ya da rüya gibi kütüphaneler görmüyorum. Biraz daha anlayışlı olamaz mısın?"
"Her gün yakışıklı İtalyanlar da görmüyorsun demek?"
"Bu da nerden çıktı? "
"İlk gördüğünde bana da böyle bakmıştın çünkü."
Verecek cevabım yoktu. Fazlasıyla yakışıklı , İtalyan ve ukalaydı çünkü. Kendinin farkında olduğu kesindi. Sarsılmaz egosuna laf söyleyip komik duruma düşmek istemedim. Tek diyebildiğim,
"Yaşlı olduğunu öğrenene kadardı o ." Olmuştu ve içinde Pablo'nun da istediği itiraf ve imkansızlık vardı. Duyduklarından memnun olarak cam kenarındaki rahat koltuğu gösterdi oturmam için. İtirafım içimi burkmuş olsa da dikkatli bakan gözlerine açık vermemek için oturduktan sonra da etrafı hayranlıkla izlemeye devam ettim. Rakamlarla aram iyi değildi ayrıca, aşkta sayı olmazdı sanırım. Kısıtlı bir aşk tecrübem bile yoktu. Böyle boş boğaz konuşmaya devam edersem de olamayacağı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN PENÇESİNDE
RomanceElindeki kadehi ağır ağır dudaklarına götürürken hareketlerimi inceliyordu. Gitmemi istemediğini biliyordum yine de emin olmak zorundaydım. Bakışlarımı üzerinden çekip kapıya doğru çevirdim. Adımımı atacakken kolumdan tutarak yüzlerimizi birleştirdi...