KÜSMEK

7.1K 389 94
                                    


Herkese iyi okumalar diliyorum.

Hastaneden çıktıktan sonraki onuncu günün sabahı da diğer sabahlar gibi ağır bir hayal kırıklığıyla başlamıştı. Televizyonun karşısındaki koltukta üzerime aldığım battaniye ile Pablo'nun eve dönmesini beklerken uyuya kalmıştım ve yine Pablo'nun umrunda olmamış olacaktı ki beni yatağımıza taşımamıştı. Saate bakarak Pablo'nun merdivenlerden havluyla inmesinin yaklaştığını farkettiğimde hızla battaniyeyi toparlamaya çalıştım. On gündür aynı saatte havluyla mutfağa geliyor kendine kahve yapıp kahvesiyle yukarı çıkıp üzerini giyiniyordu. Kahveyi ondan önce yaptığım ilk gün, döküp yeniden kahve yapmıştı. Bir gün önceki akşam yemeğini yemeyip kendine pizza söylemesine alınmamıştım o zaman , sabah kahvesini de dökünce bana olan dargınlığının boyutunu görmüş olmuştum.

Pablo'nun kahvemi bile  içmiyor olması doğru değildi, alışık olduğum bir durum değildi ve ne yapılması gerektiğini bilmiyordum. Hayatımdaki sayılı, çoğu yaşamayan, insanların hiç biriyle küsmemiştim. Yıllarca göremediğim anneme ve babama bile. Kendi ailem bana küsmeyi öğretmemişti. Nasıl küsülür, nasıl barışılır bilmiyordum. Pablo'nun artan umursamazlığı içime, kendinin de dediği gibi, dünya turuna çıkıp, hayatı öğrenme isteği dolduruyordu. Yine de çıkacağım gezide küsmeyi öğrenebileceğim bir ülke olduğunu sanmıyordum.

İki gün önce "küsmek " yazarak araştırma bile yapmıştım.

"Sevdiğin bir insandan gördüğün tavrın, hareketin, sözün yanlış olduğunu kırmadan anlatmak için uygulanan bir yoldur." Yazan yorumun, bana en uygun açıklama olduğuna karar vermiştim. Çünkü Pablo beni seviyordu ya da sevmişti ya da sadece gitmemi istiyordu. Takındığı tutum evde fazlalık gibi hissetmeme neden olsa da gitmeyeceğime dair verdiğim sözü tutarak lafını bile etmiyordum. Aslında iki kelime ya duyuyordum ya duymuyordum Pablo'dan.

Battaniyeyi, elime alıp merdivenlere yöneldiğimde Pablo'nun da merdivenden inmeye başladığını gördüm. Havlusuyla, ıslak vücûdu ve soğuk bakışlarıyla...

"Günaydın " dedi. Sesi dünyanın diğer ucundaymış gibi mesafeliydi.

"Günaydın " dedim. Yüzüne bile bakmamıştım. Yan yana geçerken elimdeki battaniye merdivenleri ikimiz için daraltıyordu ve Pablo'nun yol vermesi gerekiyordu. Yine umrunda olmadığı için benim yol vermemi ummuş olacak ki iki inatçı keçi gibi aynı anda birimiz yukarı diğerimiz aşağıya doğru adım attık. Akıl sağlığım için Pablo'nun vücuduna değmemem gerektiğinden battaniyeyi ona doğru çevirip sırtımı duvara yasladım. Sertçe sürtünen battaniye Pablo'nun havlusunun belinden düşmesine neden olunca bir süre duraksadım. Gözlerini gözlerime dikip vereceğim tepkiyi izlerken ısırmamaya direndiğim dudağımı düz çizgi haline getirip hırsla merdivenleri bitirdim.

Kendimi banyoya attığımda suyun sıcaklığını umursamadan duş başlığını vücuduma çevirdim. Rahatlamam biraz uzun sürmüştü ama gevşemiştim. Bugün yapacaklarıma odaklanarak duştan  çıkıp giyinme odasına doğru adımladım. Aynı anda kapıdan geçmeye çalışan Pablo ile duraksamadan dolabıma ilerlerken onun da duraksamadığını görmüştüm. Aynı anda aynı kapıdan kapı gibi bir adamla birlikte geçmeye çalışıyor olmam, çalışmamız birbirimize yaptığımız sevimli bir kurdu aslında ama ne küsen Pablo ne de neden küstüğünü sorgulamaktan vazgeçen  ben bunu dile getirmeyecektik.

Omzumla birlikte bedenimi eğimleyip kapıdan yine (!) beraber geçmeye çalışırken ekstradan sürtünerek havlumun düşmesine neden oldu. Az öncenin intikamını alacak başka bir yol da bulabilirdi ancak Pablo'nun genişleyen göz bebekleri kendi kazdığı kuyuya kendinin düştüğünü gösteriyordu. Düşen havluma aldırmadan iç çamaşırı dolabıma doğru ilerlerken arkamdan gelen öfkeli nefes sesi ile kıkırdamamı bastırmak zorunda kalmıştım. Telefonumun titreşim sesi belli belirsiz kulağıma geldiğinde Pablo da odaya elinde telefonla girmişti. Sadece tülden oluşan ateş kırmızısı takımın altını giymiş, sutyeni omuzlarıma takmıştım. Telefon elinde hala titrerken gözlerindeki cehennem sıcağı bana ulaşmış kızarmayan yanağımın dahi kızarmasına neden olmuştu. Telefonu bana uzatmıyor ama elini de indirmiyordu. Bir adım atıp elinden alabileceğim telefona bakmadan Pablo'nun kanımı kaynatan tepkilerini izliyordum.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin