TIRTIL

32.7K 993 133
                                    

Hepinize iyi okumalar diliyorum...

Miami 'den döneli bir haftadan fazla olmuştu ve ben bu bir haftada Pablo'yu yalnızca iki defa görebilmiştim.

Miami'ye kaçırılıp Pablo 'ya karşı kullanıldığımdan habersizdim yine de döndüğümüzden beri tuhaf davranıyordu   Benden kaçtığını bile düşünemeyeceğim kadar karışık ve kestirilemezdi. Gördüğü zaman benimle ilgileniyor, rahatsız olduğum bir şey olup olmadığını soruyor ve neşeyle konuşuyordu. Çoğu zaman eve gelmiyordu ancak geldiğinde üzerini değişmiş oluyordu. Başka bir evi ve hayatı olduğunu düşünmek nedensizce canımı sıkıyordu.

Arkadaşının şantaj olarak beni kullanmış olması aslında kendimi onun için değerli olduğuma inandırmama yetiyordu. Yine de düğünden sonraki uzaklaşmasına bir anlam veremiyordum. Kral ve kraliçe olarak bahsettiği ve çok yakın olduklarını anladığım insanların romantizm ve aşk dolu düğünlerini görmüş olmak içimde bazı duyguların uyanmasına sebep olmuş gibiydi. Belki de kraliçe diye seslendikleri -kendisi her ne kadar bu duruma çok kızıyor olsa da bence de gerçek bir kraliçeydi- Gülce 'nin tavırlarından ve benim için söylediklerinden etkilenmiştim.

"Sen harika bir kelebeğin henüz tırtıl halisin Eylül."

Bu cümle hem vaat dolu hem de şu an ki durumumu özetleyen şeydi. Sıkıcı ve sıkılgan bir yapım vardı kabul ediyordum. Pablo'nun hatta beni kaçıran izbandut Marcus'un bile dans tekliflerini çocukça reddetmiş düğün boyunca bir köşede izleyici olarak durmuştum. Halbuki Gülce beni nedimesi olarak atamıştı, biraz daha aktif olabilirdim.

Yıllardır kafama takmadığım şeyleri bir haftadır düşünüyor olmam sadece Pablo'nun eve gelmemesiyle ilgili olabilir miydi? İşte bunun cevabını bilmiyordum. Nasıl Gülce gibi olabileceğimi merak ediyordum ancak bunun için de hiç bir girişimim yoktu. Onu taklit edemezdi kimse ancak iyi bir gözlemle doğru bir ilham alabilirdi. Ben kendi payıma ilhamımı almıştım. Cihangir'in bakışlarındaki hayranlığı istiyordum kendim için. Bana böyle bakılması benim ilhamım olacaktı ama motivasyonum yoktu maalesef.

Daldığım düşüncelerin gidişatından rahatsız olup kendimi bir haftadır yaptığım gibi mutfağa attım. Güzel bir İtalyan pizzasının halledemeyeceği hiç bir sıkıntım olamazdı. Dolaptan mozerella peynirini ve parmesanı çıkardım. Saksılarda hazır tutulan taze fesleğenden bir tutam koparıp malzemelerimin yanına bıraktım. Güzel bir yemeğin ilk adımı düzenli bir mutfak ve birleştirmeye hazır malzemelerdi. Bunu okulumdan değil de Enzio'dan öğrenmiş olmam da uygulamaktan asla vazgeçmeyeceğim bir huy olmuştu. Hamura şekil verirken içeri giren Josei yine mutfakta olmama söylenerek yanıma doğru yaklaşırken hızlıca domates sosunu yapmasını rica ederek işitebileceğim mutlak bir azardan yırtmış oldum. Josei , her kadın gibi kalesini korumak istiyordu ancak benim de yemek yaparak rahatladığımı kabul etmesi lazımdı artık . Her zamanki gibi şahane yemek yaptığını söyleyerek biraz yumuşatmıştım tatlı kadını ve yalan da söylememiştim. Josei sayesinde , yemek bilgilerim yenileniyor ve sürekli zor olan şeylerin kısa yollarını öğreniyordum. Enzio kadar öğretme ve paylaşma heveslisi değildi ancak işin mutfağındandı her manada.
Hazırladığı sosu hamurun üzerine koyup üzerini taze fesleğen ve mozerella ile kapladım. Malzemelerimin bütün kalması için üzerine parmesan rendeleyip odun ateşine sürdüm. Korumaların da yiyebileceği kadar çok yapıp iyice rahatladıktan sonra memnun bir şekilde pizzamı ve limonatamı alıp bahçeye çıktım. İştahla yemeğimi yerken Pablo'nun kapıdan girdiğini görerek ayaklarımı sandalyeden kurtarmaya çalıştım. Ağzım tamamen doluydu ve aniden ayaklarımı çözmeye çalışınca dengemi kaybedip sandalye ile birlikte çimlere düştüm. Başımda beliren karartıya doğru başımı çevirdiğimde , çatılı kaşlarla beni izleyen Pablo'yla karşı karşıyaydım. Yüzündeki memnuniyetsizlik ağzımdaki lokmanın boğazımdan geçmesini engellerken boğuk boğuk konuşmaya çalıştım.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin