Hafta sonu "MARCUS" başlayacak şimdiden söyleyeyim.
Herkese iyi okumalar diliyorum.
Mavi şeride rast gele iki defa vurduktan sonra omuz hizama gelen kısmında hafif bir oynama olmuş ve duvarın o bölümü küçük bir cep gibi dışarı çıkmıştı. Heyecandan ellerimin titrediği muazzam bir andı ve fotoğrafı almak için elimi uzatıp cebe ulaşmıştım.
"Ömrünün en mutlu gecesiydi ve ben o gece ölmeliydim. Ölmeliydim ki sana yaşattıklarımı hiç bir zaman yaşamamalıydın. Oyun bitti sevgilim hem de hepsi. Karşında o gecekinden daha çıplak ve saydamım. Şimdi arkana yaslanıp eve gelişimi bekle. Aklında hiç soru işareti kalmayana kadar sana cevap vereceğim. "
Utanmam gereken bir fotoğrafa içimde volkanlar patlayarak bakıyordum. Fotoğraf, birlikte olduğumuz ilk gecenin sabahında vücudumun bir kısmı çarşaflara sarılı halde bir kısmı sabah güneşinin altında ve çok mutlu bir yüz ifadesiyle gözlerim kapalıyken çekilmişti. İlk uyandığım hatta kahvaltı tepsisinde yüzüğü gördüğüm an bile hayal gibiydi ama o kadardı. Deli gibi aşık olduğum adamla resmen zorla evlenmiş, öğrendiğim şeylerle şoka girip kendimi öldürme noktasına gelmiştim. Yaşadıklarımı düşününce fiziksel acıları hatırlayamıyordum ancak kalbime batan ve nefes almamı engelleyen acı hala tazeydi. Nasıl olmuştu? Neden o hale gelmişti her şey bilmiyordum. Aklımı bin bir türlü duygu ele geçirmiş düşünemez olmuştum. Şu an cevaplardan çok Pablo'ya ihtiyacım vardı. Açtığı yaraları sarıp her şeyin geçtiğini inandırması için yanımda olmalıydı.
Ölmeyi dileyecek kadar pişman olduğunu artık biliyordum ama yine de yaşadıklarımı değiştirmeye yetmiyordu. Oynadığı oyunun günah keçisi olmuştum en azından Pablo açıklayana kadar öyle hissetmeye devam edecektim.
Tüm fotoğrafları bulduğum sıraya koyup öylece baktım. Hayatımla kumar oynadığım bir masada kartlar anılarım olmuştu. Ant haklıydı. İzole hayatımda hiç bir şey yaşamamış ve görmemiştim. Pablo'yu artık hayatıma kast eden bir karabasan gibi görmüyordum. Zekasını romantizmle birleştirip onlarca sözcükten daha etkili bir şekilde ona inanmamı ve güvenmemi sağlamıştı. Kendi adına amacına ulaşmış sayılırdı, bir şey hariç; terk edilme korkusu. Ettiğim yeminleri anında bozduğumu en iyi bilen olarak ona artık yeminden fazlasını vermeliydim.
Mutfağa inip ilk adımımı atmaya karar vererek Pablo'nun en sevdiği şaraplarından bir şişe açtım. Yeniden çalışma odasına dönüp bilgisayarı açtığımda tuhaf bir huzur hissediyordum içimde. Aşçı olmaktan vazgeçmemiş, sevdiği adama güvenmeyi seçerek yeni bir başlangıç için kendimce büyük adımlar atmıştım. Arattığım aslan figürlerinden hemen hemen hiç birini beğenmemiştim ancak aklıma yeni fikirler gelmesine yardımcı olmuşlardı. Bir kaç çıktı aldıktan sonra telefonumun ekranından saate baktım. Hiç bitmesini istemediğim mükemmel bir geceydi ancak saatin dört olması sabahın yakın olduğunu gösteriyordu. Pablo'nun yastığına sarılıp uyurken ertesi gün yapacaklarımı düşünüyordum.
"Sorun yok Pablo, derin uyuyormuş sadece. "
.............
"Hayır tabi ki sadece odaya girip baktım, kapının sesine kıpırdandı ama uyanmadı. "
..............
"Karar ver ama dostum, hem uyandırma diyorsun hem de telefona istiyorsun. "
............
"Pablo!!! Odadan hemen çık dedin nasıl sana fotoğraf göndereyim? "
............
"Sabahın köründe aramasaydın o zaman! Çekilecek gibi değilsin bu sabah dostum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN PENÇESİNDE
RomanceElindeki kadehi ağır ağır dudaklarına götürürken hareketlerimi inceliyordu. Gitmemi istemediğini biliyordum yine de emin olmak zorundaydım. Bakışlarımı üzerinden çekip kapıya doğru çevirdim. Adımımı atacakken kolumdan tutarak yüzlerimizi birleştirdi...