BIKKINLIK

17.1K 523 70
                                    

Herkese iyi okumalar diliyorum.

Uzaklığın da meydan okuyabileceği vazgeçmişler olabilirdi bu hayatta. Kabul ediyorum. Hiç bir zaman mutlu olmamak üzere lanetlenmedim. Kendi mutluluğumu baltalamak üzere lanetlendim. Her seferinde, artık mutlu olabilirim dediğim yerden tekrar tekrar kırılmaktan yoruldum. Bilincim açık ve yerinde iken, bana seslenenleri duymamak benim tercihimdi. Kendi içimdeki sesler dışarıdan gelen sesleri bastırabiliyordu.

Ailemi bir kez daha kaybetmiştim bu duygu, gece yatağın altına ayağını uzatamamak gibiydi. Korkum baskındı ve ben yaşayacaklarımı biliyordum. Canavar ayaklarımı yemeyecekti ama korkusu kalbimi sıkıştırmaya yetiyordu işte. Gözlerimi açtığımda kendimi hastanede bulacağımı ve korkularımla yüzleşeceğimi biliyordum. Açamıyordum. Aklım Ant'ı düşünmeyi bile kabul etmiyordu. Yaşadığını öğrenmiştim ama günlerce süren yaşam mücadelesi verdiğini söylemeye gerek görmemişlerdi.

Kapının açıldığını içeri birinin girdiğini farkedebiliyordum. Gözlerimdeki ağırlık , kirpiklerimin birbirine bağlandığını ifade eder gibiydi, onlarla da inatlaşmadım.

"Uyanık gibi, sesleri gözleriyle takip etmeye çalışıyor. "
Pablo'nun sesini duyduğuma emindim ama içi boşaltılmış gibiydi, endişe ya da merak yoktu.

"Bilinci açılmıştır belki, yerine oturmamış psikolojik bir sarsıntıyı yeniden yaşadı, bizimle konuşmadan oluşan hasarı bilemeyiz."

"Bilinci yerinde mi değil mi? Pablo'nun sesini tekrar duymuştum, bir öncekinde emin olamadığım duyguyu anlamıştım. Bıkkınlık.

"Kesin bir şey söylemek yanlış olur. Kanaatimce bilinçli değil. Duysa da algılayamıyordur. "

"Ne zaman kendine gelir? Neredeyse beş saattir bu halde. "

"Dışarıdan müdahale edemediğimizi biliyorsunuz, beklemek zorundayız. "

Ben de beklemek zorundaydım. Kendimle yüzleşip hasarımı ölçmem ve değerlendirmem gerekiyordu ama umrumda değildi. Ayak sesleri ve kapının açılıp kapanma seslerini duyduktan sonra kimin gidip kimin kaldığını önemsemediğim derin bir yalnızlıkla zihnimi kapadım.

Gözlerimi açtığımda elleri çenesinde dağılmış bir adam görmeyi bekliyor muydum emin değildim.

"Nihayet uyanabildin. Ben doktoru çağırayım, durumuna baksın.  "

Bıkkınlık , gözlerimle görebileceğim kadar netti ve somuttu. Pablo'nun bedeninde vücut bulmuştu. Söylediklerini öylece dinleyip cevap vermedim, Pablo da cevap beklemiyordu ki kapıdan çıkıp gitti. Kendi kendime durum tesbiti yaparken içeri orta yaşların sonunda gayet şık giyimli bir adam geldi. Önlüğü yoktu.

"Eylül hanım, testlerinizde hiç bir bulguya rastlanmadığı için sizi taburcu edeceğiz. Başınıza gelenlerden sonra psikolojik yardım almanızı tavsiye ediyorum. Kürtajdan sonra vakit kaybetmeden başlamalısınız. "

Doktor olduğunu söyleyen adamın sesi kulaklarımdaki zırha deyip sekmeye başlamıştı bir süre sonra. Bedenen bir şeyim olmadığını tahmin edebiliyordum ancak, bedenimde bir şey olduğunu ve onu aldıracağımı söylemiş olması zihnime değmiyordu. Kapı tekrar açıldığında boş gözlerimi Pablo'ya çevirdim. Bıkkın ifadesinde şimdi gördüğüm telaşın bir açıklaması olmalıydı. Kulaklarımdaki kalkanı indirip oynattığı dudaklarını anlamaya çalıştım. Daha bir kaç saat önce dudaklarımda olan dudakları, hamile olduğumu henüz kalbinin dahi atmadığını ve bu halimde bebek sorumluluğu alamayacağımı söylemişti sanırım. Kapı tekrar açıldığında içeri giren hemşire imzalamam için bir kağıt uzattığında ne olduğunu anlamıştım. Kağıdı benden sonra tereddütsüz imzalayan Pablo'nun yüzüne bakma gereği bile duymuyordum artık. İki defa baskıyla imzaladığım kağıtlarla hayatımı alt üst etmiştim. İlki evlendiğimizde ikincisi de gerçek olmayan evliliğimizin talihsiz meyvesi sayılan "fetüsü " almalarına onay verdiğimde. Fetüs diyen doktora anlamayan ifadelerle bakmaya devam etmiştim ki operasyonun yarın yapılacağını belirtip çıktı. Hemşire de bir aralık çıkmış olmalıydı, odada yalnızca Pablo ve ben kalmıştık.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin