SÖZ

344 60 312
                                    




Yıl 1960. Aylardan temmuz.  Adana'nın kavurucu sıcakları 6. Mekanize ve Piyade Tümen Komutanlığı- Orgeneral İzzettin Çalışlar Kışlası'ndaki askerler için çok daha zordu. Akşam içtimasının ardından askerler akşam yemeği için yemekhanede sıraya geçtiler. 3 kişilik sonradan gelen bir grup araya kaynak yapmak isteyince ortam bir anda gerildi. Ancak o 3 asker insanlara aldırmadan kendi bildiklerini yapmaya devam ediyordu.

-Bilader biz burada boşuna mı bekliyoruz?

Ahmet, haksızlığa hiç gelemezdi. Şimdi burada sadece kendisine yapılan haksızlık değil, binlerce kişiye yapılan haksızlık söz konusuydu. Olaylar bir anda el ile itişip kakışmaya kadar gitti. Tam çok büyük bir kavgaya girişeceklerdi ki aralarına bir askerin girip onları ayırdığını fark ettiler. Kalıplı, iri yarı, renkli gözlü bir askerdi bu.

- Arkadaşlar siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Şurda yemek sırası yüzünden askerliğinizi mi yakacaksınız? Hadi herkes işine baksın. Siz de geçin sıranıza !

Herkes bu iri yarı askerden korkmuşa benziyordu. Bu korku o askerin korkusu muydu yoksa askerliklerinin yanacağı korkusu muydu? Bilmiyorlardı.

Gürültüyü duyan Üsteğmen Birol'un yemekhaneye girişiyle herkes hazır ol pozisyonuna geçti.

- Ne oluyor burada asker?

Hiç kimse Üsteğmene cevap verememişti. Ortaya atılan yine kavgayı ayıran o asker oldu.

- Önemli bir şey yok, ufak bir tartışma komutanım.

-İyi... Ufak bir tartışma olarak kalsın o zaman asker !

Bu sefer hep bir ağızdan bağırdılar.

- Emredersiniz komutanım.

Ahmet yemeğini aldıktan sonra şöyle bir etrafına bakındı. Gözleri, kavgayı ayıran ve komutanı da idare ederek bir nevi hayatlarını kurtaran o askeri arıyordu. Bir süre bakındıktan sonra onu en arka köşede tek başına yemek yerken gördü ve hemen yanına gitti.

-Oturabilir miyim?

-Tabiki.

Bir süre sessizce yemek yedikten sonra sessizliği Ahmet bozdu.

-Teşekkür ederim.

-Ne için?

-Bir nevi hayatımızı kurtardın denilebilir.

-(Gülerek) Yok canım sen de.

-Adın ne senin?

Cabir, Ahmet'i bir süre süzdükten sonra cevap verdi;

-Cabir. Senin adın ne?

-Ahmet.

-Memnun oldum Ahmet kardeş. Buralı mısın?

-Evet buralıyım. Sen?

-Aslen Filistinliyim ama burada doğdum, burada büyüdüm. Annemle babam ben doğmadan önce göç etmişler buraya. Malum savaş... Yani senin anlayacağın buralı sayılırım.

Aralarındaki bu ufak sohbet çok güzel bir dostluğun başlangıcı olmuştu.

***

Görüş günüydü. Ahmet, bir masada oturmuş karısı ve oğluyla hasret gideriyordu. Yanlarına Cabir geldi. Anne ve babasını can dostuyla tanıştırmak istiyordu.

-Ahmet bak, seni annem ve babamla tanıştırayım.

Ahmet oturduğu yerden kalktı. Cabir'in anne ve babasının elini öptü. O da Cabir'in ailesiyle kendi ailesini tanıştırdı.

BAD-I SABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin