MİSAFİR

42 1 0
                                    

Bu hikayede tepeden tırnağa herkes yaralı aslında, öyle değil mi?

Bölüm Şarkısı: Sezen Aksu-Herkes Yaralı

************************************

Ertesi sabah Bahar, Karahanlı villasının önünde çaldığı kapının açılmasını beklerken, kapının önüne yanaşan taksiyi görünce bakışlarını o tarafa çevirdi.

Elinde küçük valiziyle taksiden Barış indi. Tıpkı ilk karşılaştıkları gün gibi...

Bahar, Barış'ı görünce kalp atışların hızlanmasına engel olamadı. Kendisine doğru gülümseyerek gelen genç adama doğru birkaç adım attı ve istemsizce kollarını açtı.

Tuhaf olan şey ise, aynı şeyi Barış'ın da yapmasıydı. Genç adam da Bahar'a kollarını açmış geliyordu. Birbirlerine sarılmaya yeltendikleri sırada, yaptıkları şeyin farkına vardılar. Barış, bir an ellerini nereye koyacağını bilemeyerek en son arkasında birleştirdi.

Bahar ise ani bir hareketle, kaldırdığı kollarını indirerek iki üç defa parmaklarını kütlettikten sonra utangaç bir şekilde yere baktı ve eliyle saçlarını kulağının arkasına götürdü.

Barış, genç kızın al al olmuş yanaklarına bakmaktan alamıyordu kendini.

"Şeyy... bu sefer 'bu adamın' bindiği taksiyi kaçırdın. Havaalanından buraya kadar tek başıma geldim. Didişecek kimse olmayınca yol çok sıkıcı geçti."

Barış bunları söylerken, Bahar'ın kalp atışları hala normal seyrine dönmemişti. Gıcık şey ne olacak? Ne diye öyle dan diye çıkmıştı ki karşısına. İnsan geleceğini önceden haber vermez miydi!?

Tam o sırada Esma kapıyı açtı. Yanında da Sahara vardı. Bahar'ı bekliyordu ama Barış'ı da görünce şaşırmıştı. Adamın elindeki küçük valizi, yanında da Bahar'ı görünce kavga ederek  havaalanından buraya geldikleri gün geldi aklına.

"Yine mi?"

Bahar bir kendine, bir de Barış'a baktı;

"Haa yok!"

Barış tek elini havaya kaldırdı;

"Bu sefer ben tek geldim yenge."

Bu tablo Sahara'yı güldürmüştü. Barış ve Bahar'ı tebessümle içeri aldı.

*******************************

O sabah Mihran'ların kahvaltı masasında Agah da vardı. Bir yandan keyifle kahvaltılarını ediyor, diğer yandan çiftliği konuşuyorlardı;

"Mihran Çiftliğini resmen açıyoruz ha baba?"

Abdullah bey, tebessümle oğlu Esved'e baktı;

"Evet! Artık Mihran'ların karşısında kimse duramayacak! Eski gücümüzle geliyoruz!"

Hep beraber kahkaha atarlarken içeri elinde çay tepsisiyle Fatıma girdi. Abdullah bey gelinini görünce suratını düşürdü ve sert bir ses tonuyla sordu;

"Kocan nerde?"

"Bilmiyorum..."

Fatıma bunu söylerken, elindeki çay tepsisini bırakmış, kayınpederinin başında dikilmiş, başı önde, ellerini nereye koyacağını bilemez haldeydi.

"Ne demek bilmiyorum? Dün gece gelmedi mi?"

Fatıma bu soruyu duyduğunda derin bir nefes alarak yutkundu. Dün geceyi aklından silmek istese de yapamıyordu. Her şey bir bir gözünün önüne geldi. Sanki aynı şeyleri hala yaşıyormuş gibi...

BAD-I SABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin