Bir çaresi bulur elbet yarın, yeniden yaşamanın
Bir çaresi elbet canım, bir uyuyup uyanalım
Ah bir yolu vardır elbet yarın, yeniden yaşamanın
Bir çaresi bulur çıkmazların, bir uyuyup uyanalım...
Bölüm Şarkısı: Sertab Erener-Bir Çaresi Bulunur
Keyifli Okumalar...
Salih direksiyon hakimiyetini sağlamaya çalışırken, Sahara koltuğun yanına çökmüş, elleriyle kulaklarını kapatmış, çığlık atıyor ve ağlıyordu. Sahara orada değildi o an. Tüm bu olanları görmüyor, duymuyor, hissetmiyordu. Silah sesleri susmuştu ama Sahara'nın beyninde yankılanmaya devam ediyordu.
Bir an bunun gerçek mi yoksa kabus mu olduğunu algılayamadı. Zihni ona çok kötü bir oyun oynuyor ama her halukarda ölüm denen o soğuk rüzgarı ensesinde hatta tam kalbinde hissediyordu.
İsmini duyduğunda kendine geldi ve silah seslerinin kesilmiş olduğunu faketti. Usulca ellerinin kulaklarından çekerken aynı anda gözlerini açtı. Gözyaşları ondan bağımsız bir şekilde akmaya devam ediyordu. Karşısında onu sakinleştirmeye çalışan Salih'i gördü.
Salih'in yardımıyla arabadan inerken arabanın çevresinde endişeyle onları izleyen bir grup insan gördü. Salih önemli bişey olmadığını söyleyip kalabalığı dağıttıktan sonra yolun karşısındaki marketten Sahara için su alıp ona içirdi ve elini yüzünü yıkayarak iyice sakinleştirirken buralarda bu tarz şeylerin sık sık yaşandığını, normal olduğunu, korkulacak bir şey olmadığını anlattı.
Salih uzun süren uğraşlar sonucu direksiyon hakimiyetini kurabilmiş ve arabayı hiçbir yere çarpmadan sağsalim ani bir frenle durdurabilmişti. O sırada yolun boş olması ikisi için de büyük bir şanstı. Duyduğu silah seslerinin Sahara'nın travmasını tetiklediğini anlamıştı ve aslında en çok bunun için panik yapmıştı Şimdi ise korkudan ağzından tek kelime çıkmayan bu kızı sağsalim eve götürmesi gerekiyordu.
***
Eve geldiğinde Sahara'yı önce Sultan hanım karşıladı ve Sahara'daki tuhaflığı fark etmesi uzun sürmedi;
"Kızım, ne bu halin? Yüzün kireç gibi olmuş."
Salih araya girerek durumu anlattı. Sahara'nın silah sesi duyunca fenalaştığını, çok korktuğunu, kendisinin onu sakinleştirdiğini söyledi.
"Kendimi iyi hissetmiyorum. Midem bulanıyor."
Sahara gerçekten de iyi değildi. Yüzü renkten renge giriyordu ve bir eliyle midesini tutuyordu. Yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Zaten acı çektiği her halinden belli oluyordu.
"Kızım doktor çağıralım mı?"
Sahara başını iki yana hayır anlamında sallarken elini ağzına götürüp ağzını kapattı ve lavaboya doğru öğürerek koşmaya başladı.
***
Sahara'nın bu durumu evde alarm etkisi yaratmıştı. Evde herkes onun için seferber olurken o kesinlikle doktor istemiyordu. Bu durumu bugün yaşadığı olaya yorsa da bunun mide bulantısı ve kusmayla ne alakası olduğunu anlayamıyordu. Üstelik gözünün kararması ve başının dönmesini bile göz ardı ederek ısrarla doktora gitmemekte direniyordu.
Miray ve Sultan hanım yaklaşık on dakikadır içerden çıkmayan Sahara'yı lavabonun kapısının önünde beklerken Münir bey ve Bilal eve gelmişti.
"Anne noluyor?"
Bilal annesinin ve kız kardeşinin endişeli halini görünce, Sahara'yı da ortada göremeyince baya panik olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD-I SABA
General Fiction"Girebildiğin gönül, memleketindir..." 🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀 Basit bir yaşam hikayesi olmayan Sahara'nın Bilal tarafından yeniden yazılan hikayesine tanık olmaya var mısınız? Bad-ı Saba : Doğudan esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli. Divan edebiyat...