İYİLER DE SAVAŞIR

48 5 0
                                    

Yine bir pazartesi gününde yeni bölümümüz sizlerle...

Keyifli okumalar... :)

**************************************************

**************************************************

"İyiler de savaşır...

Unutma; Hz. Musa, adalet için firavunla savaşmıştı...

Ama yine de her zaman iyiler kazanmaz. İyi olanın kazandığı şey kendisine yeter. Bu kazanç, iyi olmaktır..."

**********************************

Ankara'da nisan ayının son günlerinde havalar artık iyice ısınmış, bahar rehaveti herkesin üzerinde baş göstermeye başlamıştı. Ancak Ecem'in içindeki buzlar bir türlü erimiyordu. Bir yandan Bilal'e hala aşık olmanın kalbine verdiği ağırlık, bir yandan insanlık ve kadınlık onurunun ayaklar altına alınması, bir yandan da birlikle yaşamak zorunda olduğu iki kişi; Ebubekir ve Fatıma...
Kampüsten çıkıp ağır adımlarla metro durağına yürürken, kafasının içindeki sesleri susturmaya çalışıyordu.
Metroya binip boş bir koltuğa oturdu. Normalde iktisadi ve idari bilimler fakültesi durağında metroya binip oturabilmek imkansızdı ancak finallere çok az bir zaman kala, konular hemen hemen bitmiş olduğundan herkes memleketine gider, burda olanlar da okula gelmez, sadece finallere gelirlerdi. Bu yüzden fakültedeki öğrenci sayısı oldukça azdı.
Çantasından telefonunu çıkarıp, her zaman yaptığı gibi internetten Adana'nın son dakika haberlerine girdi ve 2 saat önce yüklenmiş olan haberi büyük bir şaşkınlıkla okumaya başladı.

"NİHAN EMİR'İ KİM KAÇIRDI?
Adana'nın önemli iş insanlarından biri olan Münir Karahanlı'nın kızı Nihan Karahanlı Emir, kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler tarafından kaçırıldı. Şu anda hastanede tedavisi süren Emir, polise verdiği ifadede kendisini kaçıranların yüzünü hiç görmediğini, bir şekilde kurtulduğunu ama nasıl kurtulduğunu da bilmediğini söyledi. Aynı zamanda hamile olan genç kadının bebeğinin durumu ise kritikliğini koruyor.
Peki genç kadını kim, neden kaçırdı?
Karahanlı ailesi, gelinleri Sahara Karahanlı'nın eski nişanlısı ile ailesinden şüphelendiklerini ve şikayetçi olduklarını belirtti. Konuyla ilgili olarak eski kayınpeder Abdullah Mihran, şüpheli sıfatıyla polise ifade verecek."

*********************************

"Evet Abdullah bey, sizi dinliyorum..."
Abdullah bey, gözlerini yerden kaldırıp karşısındaki sandalyede oturmakta olan 30 yaşlarındaki polis memuruna baktı. Sonra bakışlarını adamın sert bakışlarından kaçırarak karşısındaki masada, bilgisayar başında söylediklerini yazmak için hazır bulunan diğer polis memuruna çevirdi.
Bulunduğu ortama tekrar bir göz gezdirdi. Karahanlılar yüzünden başına bu da gelmişti. Kendi memleketinde savaş yüzünden bile görmediği karakol yüzünü, bu hiç bilmediği memlekette görmüştü işte... "Aptallar" diye geçirdi içinden.
Terlediğini hissetti. Gömleğinin en üst düğmesini açtı daha rahat nefes alabilmek için. O sırada yanında bulunan tercüman, az önce polis memurunun söylediği şeyi Arapça'ya çevirerek sordu Abdullah beye. Abdullah bey aslında çat pat Türkçe konuşabilecek ve anlayabilecek duruma gelmişti ama yabancı uyruklu olduğu için, prosedür gereği yanında bir tercüman bulunması gerekiyordu.
"Klima da açık ama siz baya terlediniz"
Polisin imalı ses tonu ve bakışları Abdullah beyi oldukça rahatsız ediyordu.
"Karahanlı inşaatın ortaklarından ve aynı zamanda Münir Karahanlı'nın kızı olan Nihan Emir'i kaçırmakla suçlanıyorsunuz. Bu çok ciddi bir suçlama Abdullah bey."
Abdullah bey yanındaki tercümana Arapça bişeyler söyledikten sonra; tercüman, polise dönerek tercüme etti;
"Memur bey, Abdullah bey suçlamaları kesinlikle reddediyor. Söylediğiniz ismi sadece 1-2 defa gördüğünü söyledi. O da Karahanlıların gelini Sahara Karahanlı ile oğlu Ebubekir Mihran eskiden nişanlı oldukları için bu aileyle ufak da olsa bir münasebetleri olmuş. Karahanlıların, bu konuyla ilgili hiçbir delil gösteremeyeceklerini söyledi."
Polis memuru Engin bey, oturduğu sandalyeden kalkarak Abdullah beyin başında durdu;
"Evet, bi de o mesele var. Demek Sahara Karahanlı ile oğlunuzun geçmişte nişanlı oldukları doğru. Sahara hanımın yaptığı evliliği hazmedemediğiniz ve onu öldürmek istediğiniz hatta dün buna teşebbüs ettiğiniz söyleniyor. Bilal Karahanlı ve Barış Saral bizzat şahit olmuşlar. Buna ne diyeceksiniz?"
Abdullah bey yine tercümanı aracılığıyla cevap verdi;
"Efendim, Sahara hanım geçmişte Abdullah beyin oğluyla nişanlıymış evet ama nişan bozulup, Sahara hanım Bilal beyle evlenince, Abdullah bey de oğlunu evlendirip şehir dışına göndermiş. Bunu her türlü araştırabileceğinizi söylüyor. Ayrıca dün Sahara hanım Abdullah beyden konum isteyip, yanına kendi rızası ile gelmiş ve sadece konuşmuşlar. Bunu kendisine de sorabileceğinizi söyledi."
Engin bey bu sefer Abdullah beyin başında volta atmaya başladı.
"Bakın Abdullah bey, Sahara hanım dışarda, kapının önünde. Birazdan onu içeri alacağım ve dün neler olduğunu anlatmasını isteyeceğim. Eğer sizin söylediklerinizle çelişirse ve sizden şikayetçi olursa, gözaltına alınıp mahkemeye çıkacaksınız. Bunları bilerek konuşun lütfen."
Abdullah bey ısrarla hiçbir şeyle alakası olmadığını ve hiçbir delil gösteremeyeceklerini söyledi. Ancak şüpheci tavırları Engin beyi rahatsız etmişti.
Biraz sonra kapı açıldı ve Sahara tüm ürkekliğiyle içeri girdi. Abdullah beyin gözlerinin içine içine bakıyordu. Yüzündeki surat ifadesi aslında her şeyi anlatıyordu ama surat ifadesi değil, ağzından çıkanlar önemliydi şu an burda.
"Sahara hanım hoşgeldiniz, buyrun oturun lütfen"
Sahara yavaş ve ürkek adımlarla Abdullah beyin tam karşısındaki sandalyeye geçip oturdu. Çantasını yavaşça kucağına koyarak, ürkek mavilerini Abdullah beyin keskin kahvelerine dikti. Aralarındaki bu bakışmayı Engin bey bozdu;
"Sahara hanım, şimdi sizden her şeyi dosdoğru anlatmanızı istiyorum. Dün Abdullah beyle aranızda tam olarak ne geçti?"
Sahara gözlerini Abdullah beyden ayırmıyordu. Dün yaşanan o korku dolu anlar, film şeridi gibi hızlıca geçti gözlerinin önünden...

BAD-I SABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin