SAHARA; DENİZ GÖZLÜ BİR ÇÖL AHUSU

126 11 41
                                    

"Piraye'ye yıllarca Nazım'ı bekletip, Nazım'ı Vera'ya yar eden dünya değil misin?"

*******************************

Bir insanı tanıdığınızı düşünürsünüz ama öyle bir şey yapar ki, aslında onu hiç tanımadığınızı fark edersiniz. Sahara da iki yıl boyunca Ebubekir'i tanıdığını sanmıştı. Oysa bir şeyi unutmuştu. İyi ve güzel günde herkes çok severdi, mühim olan imtihan başa düştüğünde de sevdiğinin elinden tutabilmek değil miydi?

Sahara eşyalarını toplayıp küçük bir çantanın içine yerleştirdi. Zaten ne kadar eşyası vardı ki? Sadece Nihan'ın aldıkları... Yarın sabah kahvaltıdan sonra yeni evlerine yerleşeceklerdi. Sonra da düğün telaşı...

Düğün?

Bilal'le...

Eşyalarını koyduğu el çantasını yatağının kenarına usulca bıraktı. Yatağına oturup boş gözlerle bir noktayı beş dakika kadar izledikten sonra şalını saçının üzerinden sıyırdı. Yatağın pikesini kaldırıp başını yastığa koymasıyla uyuması arasında bir saatten daha fazla zaman geçmişti. Gelecek kaygısı ve geçmişin izleri rahat bırakmıyordu ki Sahara'yı, uyuyabilsin. Gerçi uyuyunca da rahat yoktu. Kabuslarına bir yenisi daha eklenmişti çünkü. Sahara artık her gece kabuslarında patlayan silahlar ve bombalarla başa çıkarken üstüne bir de dayak diyordu, defalarca ve defalarca kanatılıyordu bir zamanlar sevdiğim dediği adam tarafından...

***

Yirmi beş yıldır varlığın içinde yokluğu yaşayan bir adam, Bilal... Şimdi yatağında uzanmış, küçük bir su damlası halinde çöle düşüşünü evlenme sözü verdiği kadına nasıl anlatacağını düşünüyordu. Ecem o kadar narin, o kadar hassas bir kızdı ve Bilal'i o kadar çok seviyordu ki, ona "başkasıyla evleniyorum" diyemezdi ki Bilal. Ama bir yanda Sahara... Her iki tarafı da uçurum ve Bilal o uçurumların birinden düşmek zorundaydı. Bu düşünceler içindeyken kapısı tıklatıldı ve içeriye Münir bey girdi. Bilal babasının odasına girmesiyle hemen toparlandı, yatağında oturur pozisyona geldi. Münir bey Bilal'in yanına oturdu ve on saniye kadar sessiz kaldıktan sonra sessizliği Bilal bozdu;

"Başka yolu yok mu baba?"

Münir bey çaresizdi. O da istemezdi böyle olsun ama olmak zorundaydı, başka yolu yoktu.

"O gün, o adam Sahra'yı dövdükten sonra silah çekmiş."

Bilal babasından duyduğu şeyle donakaldı. Sahara bunu anlatmamıştı. Silah çektiğini söylememişti. Münir bey konuşmasına devam etti;

"Ben bilmiyordum tabi söylememişti hiçbirimize. Ben de Rabie hanımdan duydum. Ona söylemiş. Bak oğlum, o adam gözünü çok az daha karartmış olsaydı, o tetiği çekseydi, şimdi Sahra ölmüş olacaktı Allah korusun. O raddeye gelmiş biri onu da yapar. O silahı eline alıp doğrulttuysa, tetiği çekmesi çok zor olmaz. O yapmasa bile birileri mutlaka yapacaktır. Şimdi sana soruyorum; Sahra namus cinayetine kurban gitse, bunun vebaliyle yaşayabilecek misin? Seni tanıyorum Bilal. Sen benim oğlumsun. Sen de yaşayamazsın, ben de... Şimdi yarın akşam gideceğiz, Sahra'yı Allah'ın emriyle isteyeceğiz. Bunu o kıza borçluyuz oğlum."

Münir bey iyi geceler dileyip Bilal'in odasından çıktı. Bilal tekrar yatağına uzandığında beyninde tek bir şey yankılanıyordu;

"Sahra namus cinayetine kurban gitse, bunun vebaliyle yaşayabilecek misin?"

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BAD-I SABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin