Multimedia'da Finn var.
—————————————Laura'nın Ağızından——————————————-
Birkaç dakika önce koltukta mutlu bir şekilde film izlerken şimdi sinirden köpürüyordu. Elindeki telefonu parçalayacak kadar sıkı tutuyordu. Odanın bir o tarafından diğer tarafına doğru yürürken kısık ve sinirli bir şekilde küfür ediyordu.
Yeni bir tehdit mesajı gelmişti. Bu sefer ne yazdığını bilmiyordum ama gerçekten kızmış olmalıydı. Sonunda cesaretimi toplayabildim ve yanına gittim.
Kolundan tuttuğumda bana baktı, gözlerinin içinde yangın vardı sanki ateşler püskürüyordu.
Aynı eski Ross gibi.
''Ross... Sakin olmalısın. Ve polise gitmeliyiz.''
''Hayır, olmaz! Bunu kendim halledeceğim! Onu kendi ellerimle öldüreceğim!'' dedi ve sert bir şekilde elimi çekti.
Ne yani? Eski haline geri mi dönmüştü? Baştan mı başlamıştık?
Yanına gittim tekrar kolundan tutup onu kendime çevirdim. Sinirli bir şekilde, ''Yine ne var?!'' dedi. Bu kaba tavrına aldırmadan tekrar konuşmaya başladım.
''Sen kendini mafya falan mı sanıyorsun? Bunu kendi başına halledemezsin!'' dediğimde gözlerindeki öfke arttı. Daha geçen gün gördüğüm o sevgi, şefkat ve mutluluktan hiç bir eser yoktu gözlerinde.
''İkimizin de babası büyük bir holding de üst kademede ortak olarak çalışıyorlar ve emirlerime uyan bir sürü insan var Laura. Yani bunu kendi başıma halledebilirim. Bunu en çok senin bilmen gerekir. Şimdi saçma sapan şeyler söylemeyi bırak ve şu koltuğa otur.''
İlk söylediği şeylerde haklıydı ama bana ne yapacağımı söyleyemezdi. Hem konu benimle alakalı da olabilirdi. Neler olduğunu, mesajda neler yazdığını bilmem gerekiyordu.
''Bana neler yapacağımı söyleyemezsin!'' Biraz önce resmen bağırmıştım.
Ross, sinirli ve dalga geçer bir şekilde güldü. ''Öyle mi?''
Ross'a doğru bir adım attım. ''Evet, öyle.''
Eliyle kapıyı işaret etti. ''Pekâlâ, o zaman kapı orada. Şimdi gidebilirsin!''
''N-ne?'' Sesimde birçok duygu belliydi. Üzüntü, kırgınlık ve şaşkınlık...
''Dediğimi duydun!''
''Peki...'' sesim fısıltı gibi çıkmıştı ama duyduğuna emindim. Kapıya doğru ilerlemeye başladım. Ve evden dışarı çıktım.
Onun için hiçbir şey ifade etmiyordum. Etmemiştim de. Onun daha önce kullandığı o kızlar gibiydim. Değersizdim. Babam haklıydı, o değişmemişti. Belki de insanlar değişemezdi.
Yanağımdan akan gözyaşını elimin tersiyle sildim. Ve ilerlemeye başladım. Güçsüz olmak istemiyordum ama başaramıyordum. Sevgilisiyle kavga edip, bileğine iki, üç çizik atan kızlardan değildim.
Acımı yaşardım ama bir süre sonra hayatıma devam ederdim. Çünkü bu en doğrusuydu. Acıyı zamanında yaşamalı sonrada, üzüntülü anıları bir köşeye atıp, mutlu anılar yaratmalıydınız.
Ama şuan da ağlayacak bir omuza ihtiyacım vardı.
Ross'a gidersem, salaklık etmiş olacaktım.
Annem'e gidersem, Ross'ların evine gidip ortalığı ayağa kaldırırdı.
Babam'a gidersem, ben sana söylemiştim diyecekti ve şuanda bunları çekmeye niyetim yoktu. Hem hangi kız sevgilisiyle kavga edip babasının kollarında ağlardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Çocuk
FanfictionYağmur damlaları saçlarımdan dudağıma doğru süzülürken sadece gözlerimin içine bakıyordu. ''Seni seviyorum.'' Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Yüzüne daha çok yaklaşıp cevap verdim. ''Ben de seni seviyorum.'' Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken, ara...