------------------------1 Ay Sonra------------------------
----------------------Laura'nın Ağzından------------------
Günlerdir her şey aynı şekilde gelip geçiyordu, aslında buna pek itirazım yoktu. Hiç bir olay olmaması çok daha iyiydi. Hem, sınavlar başlamıştı ve notlarımı yüksek tutmam gerekiyordu.
Ayrıca doğum günüme 3 gün kalmıştı, ama büyük bir doğum günü partisi istemiyordum. Bir pasta ve küçük bir kutlama benim için yeterde artardı bile.
Aslında küçük bir sorun vardı. Bu aralar Ross'la aramız biraz soğuktu. Onunla birkaç kez konuşmaya çalışmıştım, ama meşgul olduğunu söyleyerek beni geçiştirmişti.
Düşüncelerime dalmışken öğretmenin sesini duydum.
''Laura, bu soruyu bizim için çözebilir misin?'' dedi ve tahtayı gösterdi.
Öğretmeni dinlemediğim için soruyu çözebileceğimi sanmıyordum.
''Hayır, yapamam.'' dediğimde arka sıralardan bir kahkaha sesi duydum ve birisi,''Vay canına bir inek nasıl olurda, bir matematik sorusunu çözemez? Sanırım aptallaşmaya başladın.'' dedi.
Onu umursamayıp geri yerime oturduğumda zil çaldı ve herkes tek tek çıkmaya başladı.
Okulumdan nefret ediyordum, herkesten nefret ediyordum. En çokta fazla ders çalıştığım ve başarılı olduğum için ''inek öğrenci'' diye çağırılmaktan nefret ediyordum.
Sınıftan çıktım ve her zaman ki gibi beni umursamaz gibi gösteren yüz ifademi takındım. Tuhaf görünüyordu ama insanların yanıma gelmesini istemiyordum. Bu yüz ifadesini görünce benim konuşulacak biri olmadığımı düşünüyorlardı ve benden uzak duruyorlardı.
Çevreme bakındığımda benden çok farklı insanları görüyordum. Her okuldaki gibi kendini popüler sanan kız çetesi, yapmacık insanlar, ve ben.
Buraya ait değildim, hiçbir zamanda olmamıştım.
İnsanlar yalnızlığın bir sorun olmadığını söyler dururlar, ama bu bir sorun. Bu önemsenmesi gereken bir sorun.
Arkadaş olduğunu sandığın insanların seni dışlamaları, seni artık istememeleri ve bunu açıkça belli etmeleri. Yavaş yavaş senden kurtulmaya çalışmaları.. senin farkedemediğini sanıyorlar ama farkediyorsun.
Bu sefer kafanda bir sürü düşünce oluşuyor, acaba yanlış bir şey mi dedim? veya onlar için yeterince iyi değil miyim?
Düşündükçe daha çok farkına varıyorsun ve daha çok yanlız kalıyorsun. Etrafında kimsen kalmıyor.
O zaman tüm taşlar yerine oturmaya başlıyor. Seni istemediklerini farkediyorsun.
Her şeyde yalnız kalıyorsun. Tenefüste yanına gidip konuşabileceğin birisi olmuyor, birisinin yanına gitsen bile konuyu başka yere çeviriyor ve yanından gidiyor.
İçin yavaş yavaş daha çok kararıyor, yavaş yavaş daha çok paramparça oluyorsun.
İnsanlar seni eleştirmeye, dalga geçmeye başlıyor. Bu sefer kendinden nefret ediyorsun.
En sonunda, herşeyden korkan, kendine güvenmeyen, yalnız ve yeni bir çevre bulsa bile yine terkedilmekten, dışlanmaktan korkan biri oluyorsun.
En kötüsü de bu düzelmiyor, kurtulamıyorsun.
-------------------------3 gün sonra---------------------
Eve girdiğimde ilk defa sessizlik beni mutsuz etmişti. Tamam, doğum günüm için parti gibi birşey istemediğimi herkese söylemiştim ama en azından bir pastayla karşılaşacağımı düşünüyordum.
Montumu askılığa asarken sehpanın üzerinde ki hediye paketi dikkatimi çekti. Üstünde bir not vardı.
Sevgili kızım, öncelikle doğum gününü kutlamak istiyorum. Keşke babanla yanında olsaydık, ama maalesef teyzenin ölüm haberini aldık ve şehir dışına çıkmak zorunda kaldık. Ama söz veriyorum eve geldiğimizde doğum gününü birlikte kutlayacağız. Ayrıca Vanessa'da bugün arkadaşında kalacak, istersen arkadaşlarını eve davet edebilirsin. Seni seviyoruz.
-Annen ve baban
Demek bu yılda yalnızdım. Davet edebileceğim veya bana sürpriz hazırlayacak hiçbir arkadaşım yoktu. Hediye paketini açtığımda küçük bir pastayla karşılaştım. Üstünde bir mum ve yanında çakmak vardı.
Pastanın mumunu yaktığımda, ne dileyeceğimi bilmiyordum. Zaten istediğim hiç birşey gerçek olmuyordu.
''Mutluluk,'' diye fısıldadım ve mumu üfleyerek söndürdüm.
Pastayı mutfağa götürdüm ve buzdolabına koydum. Birşey yemek istemiyordum.
Bir umutla telefonuma baktığımda birkaç Facebook mesajıyla karşılaştım. Heyecanla mesajlara baktığımda birinin beni önemsemesi ve doğum günümü kutlamış olma ihtimali beni mutlu ediyordu.
İlk mesajı açtığımda yüzümde ki gülümseme soldu. Diğer mesajlarıda açtığımda tüm umudum kesilmişti. Son mesajıda okuduğumda ağlamaya başladım, ben bunları hakedecek ne yapmıştım?
''Keşke doğmasaydın.''
''Her zaman yalnız olacaksın.''
''Ross seni kullanıyor.''
''Öldür kendini.''
Mesajları okudukça daha kötü oluyordum.
Twitter'a girdiğimde yine aynı şeyler vardı, ama bu sefer tüm anasayfam nefret mesajlarıyla kaplıydı, neredeyse bütün okulun attığı tweetler benimle ilgiliydi.
''En yakın arkadaşının sevgilisiyle çıkmak nasıl bir duyguydu? Git kendini öldür.''
''Bu kız pisliğin teki, keşke hiç doğmasaymış.''
Ve bunun gibi başka yazılar... İsim belirtmemişlerdi ama hepsinin benimle ilgili olduğu belli oluyordu.
Jennifer'ın tweetini gördüğümde herşeyi onun yaptığını anlamıştım. ''Bunlar daha başları, sana bundan sonra neler yapacağımı bilmek istemezsin.'' yazmıştı.
Daha çok üzülmemek için telefonu elimden bıraktığımda bildirim sesleri evin içinde yankılanıyordu. Daha fazla nefret mesajı gelmeye başlamıştı, bu sefer acıyı en derinde hissediyordum.
Atılan her mesajda kendimi öldürme düşüncesi kafamda daha çok yer kaplıyordu.
Doğum günümde gülmem gerekirken ben hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
Herkes kendimi öldürmemi veya kimsenin umrunda olmadığımı yazıyordu.
Elime gelen tüm eşyaları duvarlara fırlatmaya başladım. Bir tanesi aynaya geldi ve sesli bir şekilde kırıldı.
Cam parçalarına baktığımda aklımda bir düşünce oluştu. Neden olmasın ki? Her şeye, hayatıma son verebilirdim. Daha çok üzülmeden, daha çok nefret edilmeden. Doğduğum gün ölürdüm.
Merhaba, aslında bu bölümü dün paylaşmıştım ama birkaç hata oldu ve bölümü yarısı gözükmüyordu. Bu yüzden bölümü silmiştim.
Harika kalın, sizi seviyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Çocuk
FanfictionYağmur damlaları saçlarımdan dudağıma doğru süzülürken sadece gözlerimin içine bakıyordu. ''Seni seviyorum.'' Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Yüzüne daha çok yaklaşıp cevap verdim. ''Ben de seni seviyorum.'' Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken, ara...