5

4K 272 285
                                    

Joseph: Bebeğim, (12.54)

Joseph: Telefonları mı neden açmıyorsun?

Joseph: Seni özledim.

Joseph: Evet, bir hata yaptım.

Joseph: Ama affedilebilir

Joseph: Sensiz yapamıyorum.

Joseph: Beni ara

Joseph: Söz veriyorum, bir daha başka kız olmayacak.

Yağmur: Bu kaçıncı söz verişin, Joseph?

Yağmur: Çünkü ben artık sayamıyorum.

------

"Neden burada tek başına oturuyorsun?"

Duyduğum sesle bakışlarım tepemde dikilen çocuğa yöneldi. Enis Acar, elinden hiç düşürmediği anayasa kitaplarıyla bana bakıyordu. Ona gülümsedim. Buradaki sayılı arkadaşlarımdan bir tanesiydi.

"Sadece etraftaki sesleri dinliyorum."

Oturduğum bankın karşısına oturdu ve bana bakış attı.

"Düşüncelerinin sesinden duyabiliyor musun, peki?"

Kağıt bardakta aldığım fakat içmeyi unuttum kahveyi dudaklarıma götürüp bir dikişte bitirdim. Saatlerdir kampüste bulduğum bir bankta, hiçbir şey yapmadan zamanımı geçiriyordum. İnsanları izliyordum fakat bir süre sonra kendimi düşüncelerimin derin çukuruna atıyordum. Enis Acar gelene kadar o çukurdan çıkamamıştım. Sorduğu soruyla dudaklarım ufak bir tebessüm oluşturdu. Yanında ikizini görememek konuyu değiştirmek için iyi bir fikirdi.

"Nilperi yok mu?"

Enis Acar, sıkıntıyla nefes aldı ve gözlerini uzak bir noktaya sabitledi.

"Denizle ve diğerleriyle konuşmak için evde kaldı. Onları çok özlüyor."

"Sen de özlüyor olmalısın."

Bakışları bakışlarımla buluştu. Enis Acar'ı senelerdir tanımasam da onun duygularını pek belli edemediğini ama içinde ailesine ve arkadaşlarına karşı sonsuz sevgi beslediğini biliyordum.

"Çok özlüyorum. Annemi, babamı, Sırmayı, gevşek Berkant'ı, Burak ve Deniz'i... Hepsini."

Yavaşça gülümsedim. Onun arkasında özlediği kocaman bir ailesi ve arkadaşları vardı. Fakat benim özlediğim ve sadece özlemekle yetinebileceğim tek kişi... Yosun, giderken bana ardında kocaman bir aile bıraktığını söylemişti. Yalandı. Ben onun ardında bıraktıklarını istememiştim. Ben sadece onu istemiştim. Onun ardında bıraktığı insanlar yüzünden ben ve kalbim burada işkence çekiyorduk ve sonsuza dek çekecektik.

"Arkadaşlık bağınız çok güçlü, öyle değil mi? Birbirinizin hatalarını korkusuzca yüzüne vurabiliyorsunuz. Birbirinizi sinir dahi ediyorsunuz fakat gelip yine birbirinize sarılıyorsunuz."

Enis Acar, yavaşça gülümsedi. Burada okumaktan mutlu olduğunu biliyordum ama bazen benim gibi kaçıp gitme hissiyle dolduğunu söylemişti. Tek farkımız, onun gidecek bir yeri vardı. Fakat benim ait olduğum hiçbir yer yoktu.

"Arkadaşlarım bana hiç hatalarımı söylemedi. Hep yüzüme gülerler bir tanrıymışım gibi davranırlardı."

Gözlerimi bitmiş kahve bardağına diktim. Elini dostça omzuma koydu ve sıktı.

"Merak etme, biz sana hatalarını söylemekten asla çekinmeyiz."

Bir süre ikimiz havadan sudan konuştuktan sonra o derse girmek için yanımdan ayrıldı. Ben de uyuşan bedenimi banktan kaldırdım ve okulun yakınındaki kafeye gidip, tekrar sıcak bir kahve içmeye karar verdim. Ne kadar dışarı da vakit geçirirsem, düşüncelerimden o kadar kaçabileceğimi düşünüyordum. Az önce başarılı olamamıştım fakat bu sefer başaracağıma inanıyordum.

Kafeye girdiğimde tek tük insanların olduğunu gördüm. Uzak bir köşeye yerleşip gelen garson kıza siparişimi verdikten sonra çantamda duran ders notlarıma göz gezdirmeye başladım. Bir süre sonra ağrıyan gözlerimi kağıtlardan çekip etrafta gezdirdim. Camdan havanın karardığını gördüğümde uzun bir süredir burada oturduğumu farkettim.

Çantamı toparlamak için hareket edecekken içimde hissettiğim huzursuzlukla gözlerim biraz daha etrafta dolandı ve iki çift göz, gözlerime değdi. İleride oturan sarı saçlı kız bu anı bekliyormuş gibi hafifçe gülümsedi. Donuk bakışlarımı ondan çektim ve çantama notlarımı attım. Kasaya gittiğimde gözlerinin hâlâ üzerimde olduğunu biliyordum fakat bakmak istemiyordum. Borcumu öderken kafenin kapısı gürültüyle açılınca o yöne döndüm ve giren kişinin Yağmur olduğunu gördüm. Beni farketmeden bana bakan kızın masasına oturmuştu ve sinirle bir şeyler anlatıyordu. Neler olduğunu merak eden yanımı susturmaya çalışarak bakışlarımı ondan çektim fakat bunun için fazla geç kalmıştım. Kızarmış yanakları ve sinirden çatılmış kaşları beni farkedince düzelmeye başladı ve bana hafif bir gülücük gönderdi. Kasada işimi bitirince onun yanına adımladım.

"Merhaba," dedim gözlerine bakarak. Bu sadece ona hitabendi. Karşısında oturan kız beni anlamsız bir huzursuzluğun içine itmişti.

Yağmur dudaklarını açmış cevaba hazırlanırken kız ondan önce davrandı ve eliyle koluma dokundu.

"Merhaba, sen Yağmur'un arkadaşı olmalısın. Ben, Jessica."

Kolumu kızdan kurtardım ve Yağmur'un bakışlarının hayretle kıza kaydığını gördüm.

"Şey, gitmeliyim. Akşam konuşuruz."

Deli gibi, kalıp neler olduğunu öğrenmek istesemde, kızın sergilediği davranışlardan rahatsız olmuştum. Uzun zamandır neredeyse ilk defa düzgün diyalog kurduğum kız, Yağmurdu. Onunla çok az konuşmamıza rağmen bundan rahatsızlık duymuyordum. Lakin, az önce ona merhaba demememe rağmen adını söyleyen kız benimle flört ettiğini açıkca belli ediyordu. Bunu istemiyordum. Hayatımda Yosun'dan başkasıyla o anlamda konuşmak ve bir başkasının bana dokunması midemi bulandırıyordu. Bu yüzden ufak bir yalan atıp hızla kafeden çıkmıştım. Fakat çıkarken kızın söylediği cümleleri ne yazık ki duymuştum.

"Vay canına, çok yakışıklı. Beni onunla tekrar tanıştırmalısın."

YN/ Denizciğim mıknatıs gibisin, maşallah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


YN/ Denizciğim mıknatıs gibisin, maşallah...

Bölümde adı geçen Enis Acar ve Nilperi, çok sevgili arkadaşım nardelisi 'nin Babasının Kızı|Texting adlı kitabından konuklarımız ❤ Hepsini çok seviyorum. Onları ve sizi böyle selamlıyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

 Bir sonraki bölümde görüşmek üzere

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
DENİZ |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin