Arabaya tekrar oturduğumuzda bana soru sormasını bekledim ama o sadece titreyen ellerime odaklanmıştı. Ben de bir an önce buradan gitmeye...
Bunun kolay olacağını sanıyordum. Buraya gelirsem biraz olsun aklım dağılır diye düşünmüştüm. Fakat düşüncelerim, bana ihanet etmişti. Onu aldatmışım gibi hissetmemi sağlamışlardı. Bu histen nefret ediyordum.
"Arabayı kullanabileceğine emin misin? İyi görünmüyorsun, Deniz."
Ona cevap vermedim. Yanımda oturan kızdan özür dilemem gerekiyordu ama bunu bile yapamadım. Sadece son hızla buradan uzaklaştım.
Şehrin girişinde titreyen ellerim sakinleşmişti. Kalbim eski hızına dönmüş, mide bulantım hafiflemişti. Kendimi bir savaştan çıkmış gibi yorgun hissediyordum. Belki de zaten bir savaştan çıkmıştım. Yağmur, yanımda hiç konuşmamış, ne olduğunu sormamıştı. Benim için iyiydi. Bu olanları şuan kimseyle konuşamazdım.
"Evinin adresini verir misin?" dedim rahatsız edici sessizliği bozarak. Bakışları bana dönmedi.
"Eve bırakmana gerek yok."
"Hayır, var. Seni buraya ben çağırdım. Üzgünüm, böyle olmasını istemezdim."
Sözlerim, bakışlarını bana çevirmesine neden oldu. Bir süre suratımı inceledi. Ben ise ona dönüp bakmadım.
"Kötü görünüyorsun, Deniz."
"İyiyim. Lütfen, bana evinin adresini söyler misin?"
Lütfen, evinin adresini söyle ve konu kapansın. Konuşmak istemiyorum. Onun hakkında kimseyle konuşmak istemiyorum.
"İyi değilsin. Farketmediğimi mi sanıyorsun. Neden kaçıyorsun? Neden geri geldik?"
Ard arda sorduğu sorular zihnime ulaşamadan geri döndü. Tekrar titreme nöbetine gireceğimi anladığımda kendimi tutamadım.
"Yeter! Seni ilgilendirmiyor, anladın mı? Bana soru sormaktan vazgeç! Bana kötüsün demekten vazgeç! Sadece senden aptal bir ev adresi istedim!"
Bağırışım kulaklarıma dolduğunda, irkildim. Vücudum uyuşurken arabayı ilk bulduğum kenara çekip durdurdum. Nefes alamıyordum. Bana neler oluyordu? Arabanın camını açmak istedim fakat tek yaptığım şey başımı direksiyona dayamak oldu. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde onun gideceğini anladım. Öyle de oldu. Hiçbir şey demeden arabadan indi ve gitti. Geride kalan ben ve hastalıklı düşüncelerimdi.
-----
Ozan Deniz: Bazen kendimi tanıyamıyorum.
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Ben, insanları incitmekten nefret ederdim.
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Fakat seni incittim.
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Yanımda duran herkesi incittim.
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Belki de gerçek yüzüm bu
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Belki de kaba, saldırgan ve bencil biriyim
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Kibirliyim
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Benden nefret etmekte çok haklısın, biliyor musun?
(Mesajınız gönderilemedi.)
Ozan Deniz: Çünkü ben de artık kendimden nefret ediyorum.
(Mesajınız gönderilemedi.)
YN/ Bu çok acılı bir süreç. Kalbini kıranı unutmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ |Texting
Short StoryOzan Deniz: Ne kadar aptalım değil mi? (Mesajınız gönderilemedi.) Ozan Deniz: Hâlâ sana tutunmak için bahaneler arıyorum. (Mesajınız gönderilemedi.) YOSUN |Texting adlı hikayenin devamıdır. Konuyu tam olarak anlamanız için ilk önce onu okumanızı ta...