"Sana kahve yapmamı ister misin?"
Güneş yeni doğarken bakışlarımı diktiğim pencereden sesin geldiği yöne çevirdim. Jessica, bir elini omzuma koyup sıktı. Uyumadığı için gözleri kızarmıştı ama bunu umursadığını düşünmüyordum. Hepimiz berbat haldeydik. En çok da, Yağmur...
"Hayır, teşekkür ederim."
Yanıma oturdu. Benim gibi, gözleri pencereyi izledi. Hiç konuşmadık. Ona mesaj attıktan yarım saat sonra kapımı çalmıştı. Yağmur ağlarken, onu sakinleştirmişti. Yağmur, onun kollarına sığınmıştı ve ölüme adım adım yaklaşan adam için gözyaşı dökmüştü. Tam 4 saat, 6 dakika...
"Bu şekilde öğrenmemeliydi," dedi. Sesi, pişmanlığın açtığı mezara düştü ve içindeki cesedi örttü. Kalbimin kırıkları tenime batarken ona göz ucuyla baktım.
"Üzgünüm." Tek söyleyebileceğim şey ,buydu. Tek yapabileceğim şey, buydu. Sadece faydasız bir kelime... Yaşananları geri alamayacak ama ardında getirdiği tüm sorumluluktan kaçmanı sağlayacak aptal bir kelime...
Dakikalarca süren sessizlik düşüncelerimi harekete geçirse de hiç birini dinlemedim. Gücüm kalmamıştı. Bittiğimi hissediyordum ama bir yanım onun kırılan parçalarını topluyordu. Yağmur'un bir gecede kırılan ruhunun parçaları, avuç içlerimde çiziklere neden oluyordu.
Kapı sesi duyduğumda bakışlarımı ona çevirmek istedim. Ayak sesleri sessiz evde büyük bir gürültüye neden oluyordu. Jessica, yanımdan hızla kalktı. Gözlerim hâlâ penceredeydi. Ona bakmak istiyordum ama bunu yapamıyordum.
"Biraz uyumalısın."
Gözlerini sırtımda hissediyordum. Bana bakıyordu. Onunla yüzleşmemi istiyordu. Benimle savaşmak istiyordu. Beni öldürmek istiyordu.
"Bana neden söylemedin?"
Kalbim bunu bekliyormuş gibi hızlandı. Sesi, acımasızdı. Sesi, duygusuzdu. Sesi, kalbimi ayaklarının altına aldı ve defalarca ezdi. Oturduğum koltuktan ayağa kalktım ve gözlerimi yavaşça ona çevirdim. Eskiden gözlerimi gözlerine değdirdiğimde güneş gibi parlayan bir kız vardı. O kızı geceye ben mi kurban etmiştim?
"Söyleyecektim," dedim. Yalandı. Asla bunu ona söylemeyecektim. Gerekirse Joseph'i bu ölümden kendi ellerimle çekip alacaktım ama yine de o hiçbir şey bilmeyecekti.
"O öldüğünde mi?"
"Deniz'in bir suçu yok. Ondan, söylememesini ben istedim."
Bir yalan daha...
"Sen mi?" Bakışlarını benden çekip Jessica'yı değdirdi. Bu kısa sürmüştü. Yeniden gözlerimi gözlerimi buldu ve ardından soğuk kahkahasını atmosfere sundu.
"Bir de işin içinde sende mi varsın?"
Ellerini kaldırdı ve alkışlamaya başladı. Midem bulanıyordu. Alnımda bir ter tanesinin oluştuğunu hissettim. Pencereyi açmamak için kendimle savaştım.
"Harika bir gösteriydi! Bana yalan söylemek hoşunuza gitti mi? Bana oyun oynamak, arkamdan iş çevirmek..."
"Yemin ederim-"
"Kapa o lanet çeneni! Joseph, senin de arkadaşındı Jess! Bunu ne çabuk unutursun?"
"Bunu unutmadım. Yemin ederim, bunu unutmadım. Peşini hiç bırakmadım, yemin ederim."
Jessica, Yağmur'un önüne geçip ona sarıldığında derin nefes almaya çalıştım ama midem her bunu yapmaya çalıştığımda çalkalanıyordu. Yumruklarımı sıktım. Neden onu böyle görmek zorundaydım? Neden kalbim böyle kırılmak zorundaydı?
-----
Deniz: Konuş benimle.
Yağmur yazıyor...
Yağmur çevrimiçi
Yağmur yazıyor...
Yağmur: Senin benimle konuştuğun gibi mi?
Deniz yazıyor...
Deniz çevrimiçi
Deniz yazıyor...
Deniz: Benim seninle konuştuğum gibi konuş benimle
Deniz: Benim sana baktığım gibi bak bana
Deniz: Gözlerindeki ışığı ben mi söndürdüm?
Deniz: Gülücüklerini ben mi çaldım senden?
Yağmur yazıyor...
Yağmur çevrimiçi
Yağmur yazıyor...
Yağmur: Seni suçlamak istiyorum ama bunu yapacak gücüm yok.
Yağmur: Sen bana, benim sana baktığım gibi bakabilir misin, Deniz?
Yağmur: Bunu yapabilir misin?
Yağmur: Bunu yapmana ihtiyacım var.
Yağmur: Bana bakmana ihtiyacım var ama neden nefretin zehrini ruhumda hissediyorum?
Yağmur: Nefrete ihtiyaç duyuyorum.
Yağmur: Senden nefret etmeye ihtiyaç duyuyorum.
Yağmur: Seninle savaşmaya ihtiyaç duyuyorum.
Deniz yazıyor...
Deniz çevrimiçi
Deniz yazıyor...
Deniz: Halbuki ben, seninle savaşmıyorum Yağmur.
Deniz: Ben senin için savaşıyorum.
●Görüldü.YN/ Duygular, derin ve ben boğuluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ |Texting
Short StoryOzan Deniz: Ne kadar aptalım değil mi? (Mesajınız gönderilemedi.) Ozan Deniz: Hâlâ sana tutunmak için bahaneler arıyorum. (Mesajınız gönderilemedi.) YOSUN |Texting adlı hikayenin devamıdır. Konuyu tam olarak anlamanız için ilk önce onu okumanızı ta...