22

2.2K 206 43
                                    

Karşımda hâlâ uyuyan çocuğa baktığımda kendi başına uyanmayacağını anladım. Öğle olmuştu ama Joseph derin uykusundan sıyrılamamıştı. Zaten uyanmasını beklemek büyük aptallık olurdu. Kim bilir kaç şişe devirmişti...

Oturma odasının kapalı perdelerini hızla açtım. Karanlık odaya güneş ışıkları dolduğunda bir süre gözlerimi kırpmak zorunda kaldım. Daha sonra iki pencereyi de sonuna kadar açtım. Dışarıda esen rüzgâr yüzüme bir şefkatle çarptı. Gülümsedim. Londra'da bu güzel havaları bulmak oldukça zordu.

Boğuk bir mırıltı kulaklarıma ulaştığında arkama döndüm ve Joseph'i koltukta oturur pozisyonda oturduğunu gördüm.

"Neredeyim ben?"

Bakışları bana değdi. İyi bir ev sahibi olarak gülümsedim ama asla samimi değildim.

"Üzgünüm, bugün bir kızın üstünde uyanamadığın için..."

Amacım kavga çıkartmak değildi. Fakat şimdiden en ufak bir kıvılcımda üstüne atlamak istiyordum. Ruhum unuttuğum öfkeyi tekrar diriltmeyi amaçlıyordu.

"Ne saçmalıyorsun, dostum?"

"Yağmur'a neden bunu yaptın?"

Sorduğum soru bakışlarını tekrar yüzüme çevirdi. Ben de karşısında duran tekli koltuğa oturdum. Bir süre yüzüme baktı ve gülmeye başladı.

"Bilirsin, her erkek ufak bir heyecan arar."

Yüzüne tükürülecek bir insandı. Kalbim atışlarını hızlandırdığında kelimeler ağzımdan bir ok gibi fırladı.

"Yanılıyorsun. Sadece senin gibi keşler ve duygusuzlar bu kadar pislikçe davranabilir."

"Yerinde olsam kelimelerime dikkat ederdim. Yediğin yumruk sanırım fazla işe yaramamış," dedi ayağa kalkarak. Karşısına dikildim. İğrenç kokuyordu ve dışarıdaki temiz hava bunu baskılamaya yetmiyordu.

"Uyuşturucu kullandığını Yağmur'a söyleyeceğim."

Söylediklerimi komedi filminden bir replikmiş gibi algıladı ve gülmeye başladı.

"Bunu yapmayacaksın."

"Evet, yapacağım."

Yakama yapıştığında suratı öfkeden kızarmıştı. Kulağıma yaklaşıp alkol kokan nefesiyle cümleleri sıraladı.

"Yağmur'a hiçbir şey söylemeyeceksin. Ayrıca, onun beni bırakacağını düşünüyorsa yanılıyorsun. O beni ne olursa olsun bırakmaz."

Geri çekildi ve yakamı elleriyle düzeltti.

"Beni evine aldığın için teşekkür ederim."

Ruh hali çabuk değişiyordu. Az önce öfkeden kızaran çocuğun yerini sevecen ve minnettar biri almıştı. Bir cevap beklemeden arkasını döndü ve evden çıktı. Bacaklarım bedenimin ağırlığını taşıyamadığında kendimi koltuğun üstüne bıraktım. Yağmur'a dün gördüğüm poşetten bahsetmeliydim ama bu onu çok üzecekti, biliyorum. Kırılmış kalbi daha da kırılacaktı. Fakat bu gerçeği ona söylemezsem... Yalan söyleyemezdim. O benim arkadaşımdı. Ona zarar gelmesini istemiyordum. Elimi pantolonumun cebine attım ve varlığını hissetmek için Yosun'un bilekliğini avucumun içine sardım.

"Sana her şeyden çok ihtiyacım var, sevgilim."

Fısıltım boş duvarlara çarptı ve bana geri döndü. Düşüncelerimle artık baş başaydım.

------

Yağmur: O, gitti mi?

Deniz: Sana da tünaydın :)

Yağmur: Ah, pardon

Yağmur: Dersten yeni çıktım

Yağmur: Şaşkınım biraz

Deniz: Gitti

Yağmur: Teşekkür ederim

Deniz: Bu kelimeyi artık duymak istemiyorum.

Deniz: Dersin tamamen bitti mi?

Yağmur: Ah, evet.

Deniz: O zaman sen? Ben? Hyde Park? Saat 2'de?

Yağmur: Buna hayır diyemem :)

Deniz: ;)
Görüldü.

YN/ İyi değilim ama Joseph, seni bir böcek gibi ezerim. Akıllı ol!

DENİZ |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin