Parka geldiğimde bir ağacın altına kendimi bıraktım. Bedenim yeni bir hastalığın habercisi gibi ağrılar içindeydi. Belki bu sadece kalbimin ağrısıydı ve bedenim artık kalbimi taşıyamıyordu. Belki de vücudumda ki tüm yükün sebebi düşüncelerimdi. Onlardan kurtulamıyordum. Bana yardımcı olacaklarını sanıyordum fakat beni bir uçurumun kenarına itiyorlardı. Derin bir nefes aldım ve ne kadar istemesem de kendimi düşüncelerimin kollarına bıraktım.
Buraya Yağmur'u, eski sevgilisinin sadece alkol kullanmadığını söylemek için gelmiştim fakat bu oldukça zordu. O üzülecekti, çok üzülecekti. Ne olursa olsun onu hâlâ sevdiğini biliyordum. Bunu hiç dile getirmemişti ama gözlerinden anlıyordum. Belki de yanlış yorumluyordum. Bu aşk değildi ama Joseph'e değer veriyordu. Ona her şeyi anlatırsam çok üzülecekti. Anlatmazsam ona yalan söylemiş olacaktım. Ben hayatımda Yosun'dan başka kimseye yalan söylememiştim. Başımı dizlerime dayadım. Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?
"Karadeniz de gemilerin mi battı?"
Duyduğum sesle başımı kaldırdım. Yağmur, geniş gülümsemesiyle tepemde dikiliyordu. O an hafif bir esinti hissettim. Bedenimin titremesine engel olamadım. Oysa rüzgâr o kadar şiddetli değildi. Yağmur cevabımı beklemeden yanıma oturdu ve çantasından iki sandviç çıkarttı. Birini bana uzattı.
"Bir sonrakinde piknik sepetimle geleceğim."
Kalbim hızla atmaya başladı. Hafifçe yutkundum. Onda bugün bir değişiklik vardı. Biraz yüzünü incelediğimde aslında her şeyin aynı göründüğünü farkettim. Saçının şekli, yüzüne yaptığı abartısız ve doğal makyajı, gülüşü, güneş yüzünden kısılan gözleri...
"Yüzümde bir şey mi var?"
Girdiğim girdaptan çıktığımda telaşlandım. Kendine gel, Deniz. Telaşla gözünün altındaki hayali kirpiği alıp atar gibi yaptım.
"Sadece kirpik."
Başını yavaşça salladı ve sandviçinden bir ısırık aldı. Benim yemediğimi farkettiğinde kaşlarını çattı.
"Sende bugün bir şeyler var. İyi misin?" Hızla başımı salladım ve bir yerlerde saklanan sesimi aradım.
"Ah, evet! Son derece harikayım. Hayatımda hiç bu kadar mükemmel olmamıştım. Hava güzel, yaz geliyor. Çiçekler açıyor..." Kes sesini! Neden bu kadar saçmalıyorsun?
Şüpheli gözlerle beni izledi daha sonra genişçe gülümsedi. Kalbim daha da hızlandı.
"Seni böyle görmek beni mutlu ediyor," dedi kısık bir sesle. Dudaklarımda kırık bir tebessüm yer alırken kalbimin atışlarını duymamasını diledim. Neler oluyor? Neden bu kadar hızlı atıyorsun?
"Joseph gece sana zorluk çıkartmadı değil mi?"
Sohbetin yönü değiştiğinde bana yardımcı olmayan düşüncelerim tekrar beynimi işgal etti. Derin bir nefes aldım ve tüm kalbimle karşımda oturan her şeyden habersiz kızdan özür diledim. Seni üzmek inan ki en son istediğim şey, Yağmur. İnan ki...
"Aslında-"
"Yağmur! Deniz! Bana haber vermediğinize inanamıyorum?"
Sesin geldiği yöne döndüğümüzde bize koşarak gelen kızın Jessica olduğunu farkettim. Evet, harika zamanlama...
"Ah, senin dersin olduğu için haber veremedim üzgünüm."
Yağmur, Jessica'yı çimlere oturması için elinden çekti. Jessica oturduğunda bakışlarını Yağmur'dan çekip bana değdirdi.
"Bu kadar çekingen olma, Deniz. Merak etme, ısırmam."
Yağmur eğlenen bakışlarını bana çevirdiğinde kendimi tutamadım ve kıkırdadım. Daha sonra hepimizin dudaklarından kahkahalar döküldü. Tüm söyleyeceğim kelimeler böylece uçup gitti. O yarım saat, her şeyden uzak bir yarım saatti. Benim için bu kadar değerli olacağını asla tahmin edemezdim.
----
Deniz: Uyudun mu? (02.09)
Yağmur: Ders çalışıyorum fakat saat çok geç
Yağmur: Sen uyumalıydın.
Deniz: Sadece bir şey soracağım
Deniz: Bir sır var saklaman gerekiyor
Deniz: Tamamen arkadaşının iyiliği için
Deniz: Eğer arkadaşın bu sırrı öğrenirse çok üzülecek
Deniz: Ona bunu söyler miydin?
Yağmur: Tabii ki söylerdim, Deniz.
Yağmur: Yani arkadaşım üzülse bile gerçekleri bilmeye hakkı var
Yağmur: Herkesin gerçeği bilmeye hakkı var
Yağmur: Ama anlamıyorum bu saatte neden böyle bir soru soruyorsun?
Deniz yazıyor...
Deniz çevrimiçi
Deniz yazıyor...
Deniz çevrimiçi
Deniz yazıyor...
Deniz: Hiç
Deniz: Sadece aptal küçük düşünceler
Yağmur: Uyumayı dene :)
Deniz: Denerim. (02.15)
●Görüldü.YN/ Yalanlar, yalanlar... Birgün ayaklarımıza dolanırlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ |Texting
Short StoryOzan Deniz: Ne kadar aptalım değil mi? (Mesajınız gönderilemedi.) Ozan Deniz: Hâlâ sana tutunmak için bahaneler arıyorum. (Mesajınız gönderilemedi.) YOSUN |Texting adlı hikayenin devamıdır. Konuyu tam olarak anlamanız için ilk önce onu okumanızı ta...