36

2K 185 53
                                    

Zaman, üzerimize atılan bir taş gibi acı vermeye başladı. Gözyaşlarım artık akmaya son vermişti. Ne zamandan beri dizlerine sığınıyordum? Hiç konuşmamıştı. Sesinin ilahi tınısı kulaklarıma ulaşmamıştı. Kalbimin kırıkları tenime yavaş yavaş batıyordu. Tatlı ama bir o kadar da korkunç bir sızı bırakıyordu. Gökyüzü delindi. Yağmur hızlandı, hızlandı, hızlandı. Cama vuran damlaların sesini sadece nefes alış verişlerimiz karşıladı.

"Onu, seviyor musun?"

O, Yosun'du. Yosun, benim kalbimi yerinden söküp almıştı. Üzerine kendi ismini kazımıştı. Ona bir ev vermişti sonra o evi yakmıştı. Hiç düşünmeden, beni ve kalbimi o evde diri diri yakmıştı. Hiç merhamet etmeden...

"Bilmem," dedim yavaşça dizlerinden kalkarken. Buna engel olmak için saçlarımın arasında duran ellerinin baskısını arttırdı ama sonra ellerini saçlarımdan çekti.

"Kalbini yakan birini ne olursa olsun, sevebilir misin?"

Zehirli kelimeler dilimin ucuna geldi. Düşüncelerim Yosun'dan kopup Yağmur'a bağlandı. O ve Joseph'in ilişkisine... Defalarca onu aldatan çocuğun hâlâ çevresinde dolaştığı düşüncesi kulaklarımda yankılandı. Bedenim aniden öfkeyle kasıldığında kendimi durduramadım.

"Ah, sen sevebilirsin. Hiç sorgusuz, onun yanında durabilirsin. Başka bedenlerle güne uyanmasına rağmen, ona kalbini yeniden verebilirsin."

Bakışları bir ok gibi bakışlarımı yakaladı. Gözlerini kıstı. Öfkelendiğini anlamam uzun sürmemişti.

"Kelimelerinin zehrini benden uzak tut, Deniz." Sesi kısıktı fakat sertti. Bu daha da öfkelenmeme neden oldu.

"Gerçekleri duymak bu kadar acı verici olmamalı." Gözlerimi gözlerinden çekmeden sessiz bir savaşın içine girdik. Dudaklarım alayla yukarı kıvrıldığında gözlerinde gördüğüm açık öfkeyle bir an, üzerime bir yırtıcı gibi atılacak sandım. Onu neden gaza getirmeye çalıştığımı bilmiyordum. Fakat gerçekleri öğrenmeye ihtiyacım vardı. Onu sevip sevmediğini öğrenmeye ihtiyacım vardı.

"Gerizekâlı,"diye fısıldadı. Gözleri yaşlarla dolduğunda, kelimelerimin ona acı verdiğini anladım ama bu beni durdurmadı. Kalbim ağrıyordu. Bir kızın ellerinde ölen kalbimi yeniden  canlandırmaya çalışan Yağmur'du. Bir başkasının kalbini iyileştirme düşüncesi nefesimin kesilmesine neden oldu. Bu noktaya nasıl gelmiştim?

"Sen zeki olduğunu düşünüyorsun ama koca bir aptalın tekisin," diye tısladı. Kelimeleri bana ulaşamadan öldü. Bunu bana tek söyleyen kişi değildi ama son söyleyen kişi olmasını istediğim bir düşünce, beynime giriş yaptı.

Bakışları bakışlarımı yakmaya başladı. Gözlerinde asılı kalan yaşlar yanaklarına düşmemek için yemin etmişti. Fakat tek bir kelimemle o yaşları yeryüzüne salabilecek gücüm olduğunu biliyordum. Vazgeçmedim. Bana kalbinden geçenleri anlatmak zorundaydı.

"Onun sana zarar verdiğini biliyorsun ama o tükenmiş kalbini ondan çekmiyorsun. Hoşuna mı gidiyor? Onun sana gelmesini beklemek, hoşuna mı gidiyor?"

Sözlerim onun içindi. Lakin, bir başkasının kelimeleriymiş gibi benim düşüncelerime de ulaştı. Yosun, bana zarar veriyordu. Onun içimde yaşayan hayaleti, bana zarar veriyordu. Neden ondan vazgeçmiyordum?

"Bunu sen mi söylüyorsun?" Alaycı gülümsemesi yüzüne yayıldı. Öfkeden kızaran yanakları ve kısılan gözleriyle karşımda duruyordu. Savaş alanını terketmemişti. Kelimelerimle yaralansa da beni devirmek için zaman kolluyordu.

Uyanık!

"Az önce seni öldüren bir kız için dizlerimde küçük bir oğlan gibi ağladın. Belki de her gece buna devam ediyorsun. Benden önce kendine bak, Deniz. Benden önce," durdu ve derin bir nefes aldı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Öfke, bedenini rüzgârda kalmış bir yaprak gibi titretiyordu.

DENİZ |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin