Arabamı apartmanın önüne parkettiğimde güneş doğmak üzereydi. Tüm gece boyunca uyumamış, bardan atıldıktan sonra arabama binmiş ve sadece sürmüştüm. Neredeyse 6 saate yakın araba kullanıyordum. Nereye gittiğim önemli değildi. Sadece beynimi, düşüncelerinden arındırmak istiyordum. Bedenimde oluşan öfkeyi dindirmek...
Bu öfkeyi Joseph'in üzerinde yeterince atamamıştım. Birden yakasına yapıştığımda şaşırmıştı. Ben de bu şaşkınlığından yararlanıp ona sağlam bir yumruk atmıştım. Acısı, hâlâ elimde tazeliğini koruyordu. Fakat çabuk toparlanıp bana vurmayı ve kendini savunmayı başarmıştı. Sonrası tamamen bir arbedeydi. Barın bir güvenliği olduğunu bilmiyordum ama bunu yaka paça dışarı atılınca öğrenmiştim. Gözümü bir kere daha morartmayı başarmıştım. Aman, ne güzel(!)
Tüm gece uyumamama rağmen kendimi yorgun hissetmiyordum. Tekrar düşünmeye ihtiyacım vardı. Geride bırakıp çözüm bulamadığım ikilemler gelip yakama yapışıyordu. Joseph uyuşturucu kullanıyordu. Bundan artık emindim. Fakat bunu Yağmur'a söyleyecek gücü kendimde bulamıyordum. Söylemeliydim, doğru olan buydu. Lakin bu gerçek benim bile kalbimi eziyorken ona nasıl bu acıyı çektirirdim.
"Kaçak sonunda evine dönmüş."
Arabamın kapısı açıldığında irkilip bunu yapan kişiye baktım.
Kahretsin!
Yanımdaki boş koltuğa bedenini bıraktığında birbirimizin yüzüne bir süre baktık. Başta kaşları çatıldı. Sonra bunu durdurdu ve gözlerini yüzümden çekti. Bu derin bir nefes vermemi sağladı.
"Sessiz bir yere sürer misin?"
Sesi sabit ve duygusuz çıkıyordu. Şuan ne düşünüyordu?
"Yağmur-"
Elini kaldırdı ve ilk defa dikkatimi çeken kızarmış gözlerini tekrar gözlerime dikti. Sadece irkilmekle yetindim.
"Sadece sür."
-----
Kimsenin olmadığı bir göl kenarında arabayı durdurdum. Yol boyunca benden tarafa dönüp bakmamıştı. Konuşmamıştı. Sormamıştı. Ben de sormamıştım. Neden buradaydı?
Beni beklemeden arabadan indi ve temiz havayı içine çekti. Yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi ve yine beni beklemeden gölün yanına gitti. Arabayı kilitleyip yavaş adımlarla onu takip ettim. Kalbimin hızlandığını hissediyordum. Bu sıralar sürekli böyle oluyordu. Cevabını veremeyeceğim sorular soracaktı. Bunun için korkuyordum ve kalbim bu yüzden hızlanıyordu. Evet, evet. Kesinlikle!
Gölün önünde duruyordu. Onun yanına adımladım. Bir süre ikimizde doğayı dinledik. Daha sonra sessizliği o bozdu.
"Kutsal arkadaşlık yasası maddelerini bilmeni isterdim."
Sesi aynı tondaydı. Bir sıcaklık aradım, yoktu. Bir öfke aradım, yoktu. Sadece sesti işte. Boş ve anlamsız. Fakat bu bile kalbimin ritmiyle oynamaya yetiyordu. Bakışlarımı ona çevirdim. Bana bakmıyordu ama bakmalıydı. Bunu istiyordum. Bana bakmasını istiyordum. Bana bakmasını neden istiyordum?
"Neden gözlerin kızardı?"
Sorduğum soru bana ne kadar anlamlı gelse bile ona boş ve anlamsız geldiğini biliyordum. Fakat cevap vermeye tenezzül etmişti. Yine aynı ses tonuyla... Boş ve anlamsız.
"Tüm gece seni düşündüm. Uyumadım ve evinin merdivenin de sabahladım."
Neden, Yağmur? Neden?
"Kutsal arkadaşlık yasasının bir maddesi mi?"
Başını yavaşça bana çevirdi. Gözleri gözlerimle buluştuğunda midem de bir hareketlilik hissettim. Hafifçe gülümsedi. Sesi artık boş ve anlamsız değildi. Ruhumu alt üst eden bir tınısı vardı.
"Hayır, bu sadece bize özel bir madde. Sadece ikimize..."
YN/ Bugün kalbim shipler için atıyor...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ |Texting
Short StoryOzan Deniz: Ne kadar aptalım değil mi? (Mesajınız gönderilemedi.) Ozan Deniz: Hâlâ sana tutunmak için bahaneler arıyorum. (Mesajınız gönderilemedi.) YOSUN |Texting adlı hikayenin devamıdır. Konuyu tam olarak anlamanız için ilk önce onu okumanızı ta...